Dertli Fakir
Asıl adı Nesim DOĞAN olan, Dertli Fakir 1923 yılında Çorum ili Mecitözü ilçesine bağlı Konaç köyünde doğmuştur. Babasının adı Eyüp anasının adı Pamuk’tur. Üç erkek dört kız kardeşin beşincisi olarak dünyaya gelmiştir. Dertli Fakir 5–6 yaşlarında annesini, 13–14 yaşlarında da babasını kaybeder. Konaç köyünde okul bulunmadığından 9–10 yaşlarında Konaç köyüne 5 km. uzaklıkta bulunan Figani köyünde okula başlar, her gün gidiş dönüş yaparak iki yıl okula devam eder, bu süre zarfında okuma yazmayı öğrenir ve başarılı bir öğrenci olur. Bu yıllarda rüyasında Hacı Bektaş Veli evladı Hüseyin Fevzi Çelebi’yi görür; birlikte muhabbet ederler bu zattan feyz alır. Bu rüyadan sonra Dertli Fakir’e bir haller olur. Dertli Fakir’deki bu değişiklik kardeşlerini huzursuz eder, kendisine ne olduğunu anlatmasını söylerler. Baskılara dayanamayan Dertli Fakir rüyasında görmüş olduğu gizemli olayları açıklamak zorunda kalır “Ben kendi halimde değilim ki ”der demez ani olarak felç geçirir, altı ay boyunca yataktan kalkamaz. Dertli Fakir bu tarihlerde on bir yaşlarındadır. “Tarih otuz dörtte derde tutuldum ” dizelerinde 1934 yılında bu hastalığa tutulduğunu dile getirir. Hastalığı nedeniyle ikinci sınıfta okulu bırakmak zorunda kalır, yedi sekiz yıl boyunca bu hastalıktan kurtulamaz, koltuk değnekleri ile yaşamını sürdürür. Dertli Fakir için artık bu dertten kurtulmanın dönüm noktası başlamıştır. Bir gün köyüne Hüseyin Fevzi Çelebi’nin büyük oğlu Rıfat Ulusoy’un geldiğini duyar. Dertli Fakir akrabalarına yalvarır; “ etmeyin beni de götürün” der. Koltuk değnekleri ve yakınlarının yardımı ile ziyarete gider. Dertli Fakir’in kapıdan geldiğini gören Rıfat Ulusoy, “Değnekleri bırak yürüyerek gel ” der. Dertli Fakir çekinerek “Efendim yürüyemiyorum” diyerek yalvarır. Rıfat Ulusoy tekrar değnekleri bırakmasını söyler. Dertli Fakir değnekleri bırakarak gelir ziyaretini yapar. Bu olaydan sonra Dertli Fakir’in hastalığı düzelir koltuk değneklerine ihtiyacı kalmaz.
Sağlık durumu elverişli olmadığından kısa bir süre askerlik yapar. Bu yıllarda İkinci Dünya Savaşı çıkmıştır. Örnek davranışları ve dürüstlüğü ile zamanın büyükleri tarafından takdir edilen Dertli Fakir memlekette okuryazar az olduğu için Çorum’a bağlı Küçük Düvenci köyünde iki yıl süre ile vergi toplayıcılığı (şahnalık) yapmıştır.
Dertli Fakir 1945 yılında amcasının kızı Cemile ile evlenir, bu evlilikten iki erkek bir kız çocuğu olur. Köyde oturduğu dönemde çiftçilikle uğraşır, birkaç yıl ayakkabı tamirciliği yapar. Eski yazıyı öğrenir, kendisini geliştirir. 1956 yılında hiçbir menfaat gözetmeden köydeki gençlere okuma yazma öğretir, yirmi civarında öğrenci yetiştirir, yetiştirdiği öğrencilerin çoğu devlet dairelerinde görev alır. 1966–1969 yılları arasında bir ara bakkallık yapar. Oğullarının Mecitözü’nde olması nedeniyle 1974 yılında ilçeye göç eder. 1974–1975 yıllarında Öğretmenler tüketim kooperatifinde çalışır. Bundan sonraki sakin yaşantısını dostları ile muhabbet ederek geçirir. 1992 yılının Aralık ayı sonlarında rahatsızlanan Dertli Fakir’in başına yakınları toplanırlar, hepsi ile vedalaşarak “ size söyleyeceklerimi bir kâğıda yazar bırakırım beni yalnız bırakın biraz işim var.”diyerek yalnız kalmak ister ve 1.1.1993 Cuma günü saat 03 sularında eş ve dostlarına veda ederek bu dünyadan ayrılır.
Eserleri Mehmet Çevik tarafından derlenerek kitap haline getirilmiştir.
1
Gönlümün içinde balkıyan nuru
Görünce karşımda dedim eyvallah
Dedim sende imiş Ali’nin sırrı
Okunur aynında semi Vechullah
Veçhin mushafıdır kelamı kadim
Derdimiz devası sendedir dedim
Efendim uğruna bu canı kodum
Cümle hatamıza estağfurullah
Hatamın affına geldim sultanım
Kusuru özümde bildim sultanım
Eşiğine niyaz kıldım sultanım
Kıble gâhım sensin pirim eyvallah
Eyvallah dedim de divanda durdum
Vahdet âleminde ikrarım verdim
Aynel yakın piri aynımda gördüm
Kalbimin ziyası nuru nurullah
Bu DERTLİ FAKİR’in nuru aynında
Kerbela serdarı yara boynunda
Hakkın kurbanıdır kelle koynunda
Bu kurbandır bize mürşidi billâh
2
Aşktır âşıkların kalbin ışıtan
Maşıktır onun güneşi nuru
Pervane misali uçup coş eden
Bulmak için ara sevgili yâri
Yâr ile yarenlik petekte baldır
Menzil alam dersen nefsini öldür
Hicap perdesini aradan kaldır
İkilikten geçip bulursun biri
Birlik makamında didar görünür
Mümin olan türap olur sürünür
Engin akmak ile derya bulunur
Cananın uğruna verirsin seri
Kef-i nun dur bu dünyanın temeli
Âşıklar dokur cim de cemali
Ariflerde olur hakikat sırrı
Erenler bezminde zatı kemali
Serin verir sırın vermez yâr yârin
İkrarında duran dost olur pirin
Gel DERTLİ kabul et Mansur’un darın
Gönüller yaslıdır eylerim zari
3
Kime dost dedimse taşa tutuldum
Encamını hayır eyle sultanım
Asılsız işlerde söze katıldım
Her taraftan çeken yırttı mintanım
Çile kader yaramaza eş etti
Çölde koydu bir boranlı kış etti
Yarenlerim güç yetmedik taş attı
Kırk yerden kırıldı kolum koltanım
Yine uğrattılar tufanlı sele
Gönül bundan böyle güvenme ele
Yularsız olanlar çekilmez yola
Şaşkın mısın bağsızlarla yeltenim
Bir arada yeltenirken yel oldu
Bozuldu bağlarım kuru çöl oldu
Sadık dost kalmadı şimdi el oldu
Hayal oldu halim ile holtanım
DERTLİ’nin halinden soran bulunmaz
Kimde ne olduğu elbet bilinmez
Canan gizli bir gönülde salınmaz
O canana can verdim gültenim
4
Erenler zamanın halkına bakın
Aşkı nefse dolaştırdık çekilmez
Geçitler bozuldu çakallı tiken
Yol dolaşık aralarda gezilmez
Bülbülün bağına kargalar kondu
Güller zedelendi yetmeden soldu
Aslanın postunu kuzgunlar aldı
Su çekilmiş kuru gölde yüzülmez
Umman diye susuz göle attılar
Çürük bakırı göfer diye sattılar
Çık tohuma çavdar darı kattılar
Arif fırınında pişip yazılmaz
Arif kimdir sadık kimdir nerdeler
Bilinmiyor kalkmayınca perdeler
Şaha sorsan o da derki sırdalar
Bu hakikat zahir gözle sezilmez
Sofu sezer ama sürmez izini
Yanlış okur ayet sanır sözünü
Cehaletten ayıramaz özünü
Kalbi katı neşter vursan iz olmaz
Yalancı er oldu meydanı aldı
Gerçek kasvetinde uğrular geldi
Nefsin yularını başına saldı
Yalçın kaya külünk ile ezilmez
Gel DERTLİ ustazdan dersin al yürü
Son deminde çekme ah ile zari
Özü bir olanlar çeker mi zoru
Sağlam tutan eli haktan üzülmez
5
Neyleyim baharım kışa çevrildi
Önünde gelecek yıl belli değil
Soğuk vurdu bülbül gülden ayrıldı
Önü dumanlıdır bel belli değil
Duman çöktü gönül kışı buz gibi
Yalan dinleniyor doğru söz gibi
Körler fetva yazar görür göz gibi
Hayale yürüyor yel belli değil
Gitmek gerek yol sürenin izine
Durmak gerek rehberinin sözüne
Ateş gerek kış ayının buzuna
Çağlayıp akıyor sel belli değil
Coşkun akan sele kış dayanır mı
Keçi kılı serttir has boyanır mı
Sağırı seslesen kalp uyanır mı
Sağlam belli değil kör belli değil
DERTLİ göremezsin ustaza bağlan
Çamura batarsın köprüyü dolan
Fark edilmez kimdir ummana dalan
Kaptan belli değil sal belli değil
6
Niyazım eylerim pir Hamdullah’a
Hakikatten haber alandan eyle
Hünkâr Hacı Bektaş Kaddesallaha*
Hünkâra biati olandan eyle
Çarpıcı yalancı kullardan sakla
Eğri yol gösteren dillerden sakla
Yolsuz aşılmayan bellerden sakla
Ehl-i Beyt yolunu bilenden eyle
Cahile biatim nasip ettirme
Yoldan azıp aman eğri gittirme
İblisin de tuzağına tutturma
Pak edip kalbini silenden eyle
Kamiller cömerttir af eyler bizi
Efendim didara süreyim yüzü
Zikrim fikrim her dem unutmam sizi
Gayret kılıcını çalandan eyle
DERTLİ FAKİR bul tabibin ölmeden
Yardım kıl Hünkârım vakit gelmeden
Alma canım cemalini görmeden
Ulaşıp nasibin alandan eyle
*Kaddes Allah: Allah mukaddes ve mübarek eylesin
Kaynak: Mehmet Çevik, Dertli Fakir