Kul Arif
(1871-1948)
Mehmet Tezerdi (Biçare) nin anlatımıyla Kul Arif:
Kul Arif Babanın asıl adı Mehmet’tir. Okumuş hoca olduğundan dolayı “Molla Mehmet” lakabı ile anılmaktadır. Kul Arif mahlassıdır. Adıyaman ilinin Gölbaşı ilçesine bağlı Savran Köyü’nde doğdu. Babası Yahya, dedesi Hacı Efendi. Hacı Efendi’ nin babası Yahya, Yahya’nın babası İbrahim’dir.
Kul Arif Baba okumuş ve âlimliği ile ve ehl-i kâmilliği ile olgun ve marifetliği mucizatları ile zahir ve batın âleminden haberdar olduğu da söylenmektedir. Soyu Konya’dan geldiği için Mevlevi imiş.
Babalık görevi kendisinden önce amcası Molla Ali’de imiş. O biraz ihtiyar olduğunda ve gözleri de görmez olduğunda, “Senin ilim ve bilim faziletin benden fazla oldu. Ben de artı ihtiyarladım, bu görev benden sana müstehak ” diye kardeşi oğlu Molla Mehmet’e veriyor.
Molla Mehmet’in Beşkoz köyünde Çirtik Babayla, Urfa köylerinden Abdullah Baba, Urfa’nın Kısas köyünden Ahmet Baba ile tanışlığı ve arkadaşlığı varmış. Bunlar ve birkaç dede ile baba, dedemin yanına geliyorlar. “Molla Baba, biz Hacıbektaş’a gediyoruz. Sen de gel, birlikte gidelim de sana oradan icazet alalım, tarikini Bektaşiye çevir” diyorlar. Dedem de beraber gidiyor.
O zaman yaya giderlermiş. On günde Hacıbektaş’a varıyorlar. O zamanda Hacıbektaş’ta postnişin olarak Veliyettin Çelebi oturuyormuş. Veliyettin Çelebi’den icazetini alıyor. Tarikini Bektaşiye çeviriyor.
Dergâha daha başka yerlerden dedeler babalarda gelmişler. Onlarla beraber sohbet muhabbet ediyorlar. Oradaki dedeler, babalar, “Molla Baba, biz sana bir mahlas vereceğiz” diyorlar. Dedem hoca olduğu için lakabına Molla Mehmet derlerdi. Dedeme, “Senin adın Arif Baba olsun” diyorlar.
Veliyettin Çelebi’ye söylüyorlar. “ Biz bu babanın adını Arif Baba koyduk, siz ne dersiniz?” diyorlar. Veliyettin Çelebi de, “Hayırlı olsun” diyor ve dua ediyor. O zamana kadar deyiş ve şiirlerinde mahlası “Derviş Muhammet” olarak geçiyor. Ondan sonra “Kul Arif” olarak devam ettiriyor. Kul Arif’in çok sayıda deyiş ve şiirleri varmış.
1948’ de Hakk’a yürümüş. Kendisi vefat ettiği sene, “Benim ana yaşım yetmiş yedi” diyor. Kendinin dediğine göre doğum tarihi 1871 tarihlerine rastlıyor.
Bu şairlik bizim sülalede dedemden bu yana devam eder. Dedemde varmış, dedemin kardeşinde varmış, dedemin amcası oğlunda varmış, babamda varmış, babamdan da bendeniz fakir halime de siret etmiştir. Ben de kendime Biçare mahlasını seçtim.
Benim hanım da aynı sülaleden geldiği için onun da şairliği vardır. O da mahlassını “Çileli”
olarak devam ettirir.
DEYİŞLERİ
1
Görünce nur cemalin etti beni divane
Ateşi aşkınla ya pir kül oldum yana yana
Şem’a-yı cemale karşı oldum her dem pervane
Kalmadı sabr-ı kararım eyle bu dem merhamet
Her dem ah û zar etmekten selvi katdim dal oldu
Leyli nahar ağlamaktan gözüm yaşı sel oldu
Ateşi aşkınla yandım bu vücudum kül oldu
Kalmadı artı mecalim ey efendim merhamet
Mübarek şemsi vechinden okudum Ümm-ül Kitap
Şu âlemi nasa karşı ettim bu dem melâmet
Söylensin ismin dillerde kalsın Ruz-i Kıyamet
Kalmadı sabrım ey efendim merhamet
Edersin cevri cefayı bu mudur sana adet
Lütfü kerem eyle ne var bir dem eyle merhamet
Ya böyle mi gidecektir işim ahir nihayet?
Kalmadı sabrı kararım kıl efendim merhamet
KUL ARİF’im âşık olan göstermeli nişanı
Efendim senin yolunda vereyim canı seri
Akıbet boynuna düşer yolunda olam gani
Kalmadı sabrım kararım senden ola merhamet
2
Ref-i hicap olsa şems-i cemalin
Âlem coşa gelir dağlar hu çeker
Açılır dağlarda tomurcuk güller
Bülbüller zar eder bağlar hu çeker
Kimi seyyah olur gezer virdinden
Cüda düşer vatanından yurdundan
Hasret ahı ile senin derdinden
Hastalar inleşir sağlar hu çeker
Ayırmam gönülden hiç hayalini
Kudretten çekmiştir haddi halini
Görünce mübarek nur cemalini
Şahlar divan durur beyler hu çeker
Nur cemalin ayrılmıyor karşımdan
Yedi ayet okumuşum misgindan
KUL ARİF’im leyl-i nahar aşkından
Ah û zar ederek ağlar hu çeker
3
Çıktım yücesine seyran eyledim
Baktım efendimin eli görünür
Firkat geldi ah eyledim ağladım
Dergâhına giden yolu görünür
Gönlüm arz eyledi göresim geldi
Dergâh-ı Ali’ye eresim geldi
Tomurcuk güllerin deresim geldi
Gülşen bahçesinin gülü görünür
Geçe idim Erciyes’in dağından
İçeydim abu zemzem suyundan
İner iken Çilehane Dağından
Hünkâr Hacı Bektaş Veli görünür
Balım Sultan Tekkesine varaydım
Varıp eşiğine yüzüm süreydim
Çelebiler Konağına gireydim
Efendim Hürrem-i Veli görünür
KUL ARİF’ im bağlamışım özümü
Sürebilsem erenlerin izini
Lütf-ü Kerem etti duydum sözünü
Mübarek elinde dolu görünür
4
Horasan’dan geldi Anadolu’ya
Serçeşme görünür cümle veliye
Seni benzetiler aslan Ali’ye
Kuran’da okunan dil Hacı Bektaş
Senin ismin dört kitapta okunur
Tatlı sedan yüreğime dokunur
Sen sevenlerin çelenk sokunur
Bahçede açılan gül Hacı Bektaş
Nura gark olup da belenip yatan
Hayber Kapısını koparıp atan
Hint’te Muhammed’din carına yeten
Bunaldım elimden tut Hacı Bektaş
Abu Talip oğlu anadan oldu
İsteyen kulların muradın verdi
Eyüp yarasına merhem sen oldun
Arı peteğinde bal Hacı Bektaş
On iki imamın erkânın kurdun
İmam Zeynel ile zindana girdin
Nuh’u gemi ile Tufan’a saldın
Çalkanıp duran da göl Hacı Bektaş
Yer gök bina durdu senin şanına
Lanet olsun dönenlerin canına
Adu kast ederse Ali evladına
Batın okların sal Hacı Bektaş
Hızır Nebi idin kapımız açtın
İdris Nebi ile hülle don biçtin
Bunca kullarının günahından geçtin
Önümüzce giden yol Hacı Bektaş
Suya köprü kurup sen geçtin
Doksan bin âlemin nasibin saçtın
Emrettin taneyi samandan seçtin
Ilgıt ılgıt esen yel Hacı Bektaş
Eydür KUL ARİF’im ben bir fakirim
Ehl-i nail ismin dilde okurum
Bülbül olur dost bağında şakırım
Şu fakir halimden bil Hacı Bektaş