Esiri

1843’te Malatya’nın Hekimhan ilçesine bağlı Güvenç köyünde, aynı ilçenin Başak (Başak) köyünden göçen bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.
Asıl adı Mehmet olup, babasının adı Kasım’dır. Babası Hekimhan’ın Hasançelebi bucağına bağlı Basak köyü halkından olup XVIII. yüzyılda yörenin en ünlü aşıklarından biri olarak bilinen Baboğ Dede’nin dördüncü oğludur. Kasım Ağa, Baboğ Dede’nin vefatından sonra kardeşlerinden ayrılarak Basak köyü yakınlarında bulunan Güvenç köyüne yerleşmiştir.
20 yaşına kadar köyde çobanlık yapmış, 20 yaşında Hacı Bektaş’a gidip, Feyzullah Çelebi’den himmet alarak aşıklığa başlamıştır.
Mehmet (Esiri) 1259 (miladi 1843)’da ailenin üçüncü çocuğu olarak Güvenç köyünde dünyaya gelmiştir. Köyde okuma yazma öğrenip günlerini çobanlık yaparak geçiren Mehmet, dedesi Aşık Baboğ gibi iyi saz çalar, usta malı şiirlerin yanında kendi deyişlerini de söylemeye başlayarak yakın çevresinde Aşık Mehmet olarak adını duyurur.
Aşık Mehmet 20 yaşına geldiği zaman artık kabuğuna sığmaz olur ve bir gün kardeşlerine “Benim özümde muhabbet coş eyledi. Ben Hacı Bektaş’ta Feyzullah Çelebi’yi ziyarete gideceğim” diyerek köyünü terk edip Hacı Bektaş’a gider. Feyzullah Çelebi’den manevi himmet alarak aşıklığını beyan eder. Aşığın sazını ve sözünü dinleyen Feyzullah Çelebi “Söyle Esiri’m sakla sırrımı” deyince artık şiirlerinde Esiri mahlasını kullanmaya başlar.
Güvenç köyünde evlenen Esiri , ileri yaşına rağmen köyünü terk ederek çocuklarıyla yine Hekimhan ‘ın merkez köylerinden Çulhalı köyüne yerleşir. 1329 (miladi 1913) yılında 70 yaşındayken Çulhalı köyünde Hakk’a yürüyen Esiri, bu köyde defnedilmiştir.
Esiri’nin şiirlerinin toplandığı iki büyük defter mevcuttur. Bunlardan biri Hamza adlı torununda kalmış, diğeri de 1952 yılında Malatya ili Yazıhan ilçesi Karaca köyünden Abdurrahman Ünlüer tarafından alınıp Ankara’da Avukat Cemal Özbey’e verilmiştir. Cemal Özbey tarafından uzun yıllar saklanan bu defter Cemal Özbey’in vefatından kısa bir süre önce 1993’te Malatya ‘ya gelişinde bizzat kendisi ”yaşlandım ve rahatsızım. Bu şiirleri değerlendiremedim. Bunların kıymetini ancak siz bilirsiniz” diyerek bana vermiştir. Halen bende olan bu defterde 250 şiir bulunmaktadır. Hekimhan ve çevresinde yaptığımız araştırmalar sonucu elimizdeki şiir sayısı 270’e ulaşmıştır. Şiirlerinin bu kadar olmadığı, sayının daha da artabileceği kanısındayız.
Cemal Özbey’e Yazıhan’ın Karaca köyünden 4.2.1956’da yazılan ve Özbey tarafından fotokopisi bana verilen bir mektupla yine Cemal Özbey’e yazılan isim yerinde bir imza bulunan tarihsiz bir mektupta belirtildiğine göre Esiri hayatında 17 defa Hacı Bektaş’a gitmiş olup dergahtan ilgisini hiç kesmemiştir.
Bilindiği gibi Hacı Bektaş dergahı dönemin bir eğitim kurumu niteliğindedir. Ham gelen, hizmeti ölçüsünde pişmiş döner. Hacı Bektaş’a gelen Esiri dini tasavvufi ve manevi kültürünün yanı sıra ilmini de bir hayli artırmış ve divan-gazel gibi türlerde aruz ölçüsü ile olgun şiirler yazabilecek duruma gelmiştir.

DEYİŞLERİ

1)
Bir sadık yar gördüm dalgam taşırdı
Kınaman gaziler dem delisiyim
Alıp aklım beni derde düşürdü
Aktı didem yaşı nem delisiyim

Sevdaya düşürdüm sevdasız seri
Beni Mecnun etti hubların biri
Hakikatta dört kapının haberi
Dediler lem Ali zem delisiyim

Sensin var eyleyip veren nasibim
Yürekte yaraya merhem talibim
Medet mürvet güneş yüzlü habibim
Seni görmeyeli gam delisiyim

Nazar eyle şu bülbülün ötüşün
Kahpe felek niçe yıkmış örüşün
Eğer sorarsanız benzim sarışın
Mihrican dokunmuş sam delisiyim

Gel Esiri bi-bakayı yaptırma
Bu fena dünyaya gönül kaptırma
Doğru yürü Hak ırakı saptırma
Yürektedir yaram em delisiyim

2)
Uyan gafletinden ey sahip ikrar
Aç gözünü temennaya bel bağla
İkrarıdır eden Mansur’u berdar
Levh-i mahfuz tecelleya bel bağla

Dediler sağ uçar mürşide uyan
Âdemi zat olur demeden duyan
Üçlerin beşlerin rengine boyan
Hak Muhammed Mustafa’ya gel bağla

Ararlar yükünü mal var mı deyi
Hiçbir hakka yarar hal var mı deyi
Sorma bundan öte yol var mı deyi
Uy katara bu sevdaya bel bağla

Dağlama her hara yitirip izi
Yüz bin hane keser kâmilin sözü
Nefsi katledenler olmaz mı gazi
Şahı Merdan Mürteza’ya bel bağla

Gel ESİRİ oluver didara âşık
Sözün söyle bezmi irfâna layık
Âşıkın hâlinden bilmez mi maşuk
Her bir halde Rıza’ya gel bel bağla
KAYNAK: İsmail Özmen, Alevi- Bektaşi Şiirleri Antolojisi Cilt4

3)
Lale, sümbül, gül ,ireyhan kokuşlum
Şöyle bir civana yandırdım bu gün
Yavru şahin tor balaban bakışlım
Şöyle bir civana yandırdım bu gün

Hayli zaman oldu sevdası serde
İntizarım kaldı sevgili yarda
Ben şu halde serbest gezdiğim yerde
Şöyle bir civana yandırdım bu gün

Dilin taze yağdır, şekerdir sözün
Hilaldir kaşların mestane gözün
Adın hep dilimde işvesi nazlım
Şöyle bir civana yandırdım bu gün

Seni hup yaratmış nurundan Mevlâ
Beni Mecnun etmiş seni de Leyla
Sevası serime er gördü Mevlâ
Şöyle bir civana yandırdım bu gün

Hüsnü matahını eyledim Pazar
Mahitap cemâlin kılalı nazar
Bu ESİRİ niçin sevdana gezer
Şöyle bir civana yandırdım bu gün
**Esiri bu deyişini Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin torunlarından Veliyettin Çelebi’nin büyük oğlu Hüseyin Fevzi için söylemiştir.
KAYNAK: İsmail Özmen, Alevi- Bektaşi Şiirleri Antolojisi Cilt4

4)
Çalıya çırpıya hara bağlanma
Eğer bülbül isen güle doğru gel
Bi vefanın ikrarına bağlanma
Mansur’un gittiği yola doğru gel

Sakın ol çıkarma sırrını faşa
Yol eri ol hain olma yoldaşa
Derler çoktur iki sevda bir başa
Birlik makamında hala doğru gel

Çıkarırlar yoldan ahdin bozanı
Arif hiçe yazdı küfür yazanı
Gel sofu tan etme sarhoş gezeni
Hak nazar ettiği kula doğru gel

Gel ESİRİ birle settar ismini
Gaziler meydanda çalar hamsini
Kavli sadık nara yakmaz cismini
Güvenme bu genci mala doğru gel
KAYNAK: İsmail Özmen, Alevi- Bektaşi Şiirleri Antolojisi Cilt4

-5-
Artırıp feryadım ey gülü gonca
Beni bülbül gibi nalan edersin
Bulamadım aşkın gibi eğlence
Ne sebep katlima cevlan edersin

Yürekte yaram var can sızlar yine
Aşkın deryasına saldım sefine
Bir gün beş gün olsa çekmesine ne
Dostum bu cefayı elan edersin

Ferhat Şirin için dinle zarını
Yere çaldım namus ile arımı
Yusuf gibi Zelha için yerimi
Efendim cahile zindan edersin

Koylanır yürekte yaralar taze
Bu derdin dermanı dedim ustaza
Şazlık gösterip iptida bize
Sonra gam şehrine mehman edersin

Esiri der, yara senin, em senin
Vahdet senin devran senin dem senin
Esiri adüsü olma kimsenin
Kul iken özünü sultan edersin

-6-
Arş yüzünde çarhı semah tutarsın
Telli turnam uğrar mısın sılaya?
Eski derdime yenisin katarsın
Telli turnam uğrar mısın sılaya

Olasınız Ul(u) Allah’a emanet
Turnam ak kuğ için olma hiyanet
Bir emanetim var Hünkar’a ilet
Telli turnam uğrar mısın sılaya

Yaz gelince civgaların düzgündür
Şu senin sesinden bağrım ezgindir
Bozok’un şahini, bazı azgındır
Telli turnam uğrar mısın sılaya

Harmandalı güzelinden geçersin
Rum iline doğru kanat açarsın
Yarın Seyfe göllerinden içersin
Telli turnam uğrar mısın sılaya

İsmini zikreder dilde de bari
Günahlar içinde kulda de bari
Garip Esiri’yi yolda de bari
Telli turnam uğrar mısın sılaya

-7-
Âşık değil miyim mahım
Bildim maşuk olduğunu
Bağışla çoktur günahım
Kabul edip aldığımı

Kapuna geldim biçare
Sınık gönül yanık yara
Merhamet et giriftara
Dürlü derde saldığını

Borç değil derdim peşin
Ben ağlarım yaşın yaşın
Kim ne bilir hublar işin
Vay aklını çaldığını

Bir vakit Selman Fariste
Bir vakit Rıza Parside
Yerde gökte arşta kürste
Arif bilir n’olduğunu

Esiri der burç u beden
Kün dedi kuruldu maden
Sitratül – müntehâya giden
Bilir aslan olduğunu

-8-
Aşık maşukuna geldi işaret
Afitap hüsnünü gördü bu gözler
Sevdayı zülfünden koptu kıyamet
Şükür kabul oldu niyazlar nazlar

Yara yar olanlar dert ehli bütün
Haktan ilham ere alınmaz sütun
Aşıklar ediyor Sultanlar metin
Efendime malum diye bu sözler

Cemalin görünce ey burcu ala
Çok şükür maksudum veriptir mevla
Senin hasretinden dedim vareyle
Geçti şita erdi baharı yazlar

Nice şerh edeyim sensiz günümü
Ayrılık ateşi yakar canımı
Hak bilir görmesem mehribanımı
Gam fırakın odu sinemi közler

Esiri’yi bu sevdaya saldın sen
Günah ettim şükür ihsan ettin sen
Müjde oldun gönül arzum buldun sen
Kadim yapmış bu binayı ustazlar

-9-
Aşık oldum yarin hub cemaline
Maşuk olup türlü derde salansın
Yolum düştü muhabbetin iline
Ne haddim var eden sensin kılansın

Ahi fırakından yarem tutuşur
Can bülbülü kafesinde ötüşür
Yar gelirse yaralarım bitişir
Merhem sensin, yara sensin, çalansın

Yusuf gibi Mıs(ı)r elinde bir zaman
Cah içinde halim oldu pek yaman
Çok hikmet geçirdi bu çarhı devran
Cümlenin üstüne sultan olansın

İki Elif, Lam He’demi bulayım
Okuyup manadan hisse alayım
Senden gayrı kim var kimden bileyim
Denmedik işleri cümle bilensin

Esiri olunca nefsine galip
Ol vakit olursun Mevla’ya talip
Aşkın gemisini deryaya salıp
Derya sensin umman sensin, dalansın

-10-
Aziz başın için gel doğru söyle
Bu süt bal dudaklar nereden sana
Aşığa cevretmek nedir bu böyle
Bu ahmer yanaklar nereden sana

Ey sevdiğim aşıkların hocası
Aklını zay’etmiş sana nicesi
Gördüm ki donanmış bayram gecesi
Kınalı parmaklar nereden sana

Sevdiğimdir Esiri’nin meşkından
Seyreyledim bahar ayı coşkundan
Gördüm ki oturmuş cennet köşkünden
Firdevsi otağ’lar nereden sana

-11-
Bekledim divar peykesin
Yar merhamet kıla deyü
Yedi padişah ülkesin
Alamam bir pula deyü

Merhamet etti halime
Nazar kıldı ahvalime
Bir baş için sualime
Hem ziyaret ola deyü

Destur deyip vardık yâra
Yüz sürdük gani Hünkâr’a
Bak şu nazenin güftara
Kaç gün geldik bula deyü

Dedim her saatim bir yıl
Buradan ötesini sen bul
Aşkın beni kıldı bülbül
Fasl-ı bahar ola deyü

Dedi yolunuz kış mıdır
Ettiğiniz cünbüş müdür
Dedim bağrınız taş mıdır
Esiri’ye nola deyü

-12-
Beri gel hubların şahı
Benim zahmim cerahattir
Seversen kadir ilâhı
Ya bu hikmet ne hikmettir

Bütün kesret geçer devran
Senin buyruk kamu derman
Kanaat köşesi yeksan
Harabi ve malamattır

Gâhi hükm ü şeriatta
Gâhi ilm-i tarikatta
Gâhi sırrı hakikatta
Bütün sofu feragattir

Niçin çalındın eyana
Demez misin sonu hayfa
Benim derdim ki bu dünya
Bakarı yok harabattır

-13-
Bihamdülillah demanımız
Bir mürşidin peşindedir
Halis muhlis imanımız
Dem muhabbet coşundadır

Muhammet Ali sayesi
Nacilerin sermayesi
Muhammet’tendir mayası
Hikmet anın işindedir

Bir kişi kasdı hanedan
Bilmez maya ile nadan
Yolda tekebbürlük eden
Ayni cemin dışındadır

Fena ehlin sanır baki
Gafil tutar ecel faki
Ayanında görmez baki
Haber verir düşündedir

Şeriatı tarikatı
Marifet bildirir zatı
Kim ki tanır hakikati
Devlet anın başındadır

Okunur hutbede imam
Arif bilir kelâmı tam
Esirî der ki serencam
Âşıkın cünbüşündedir

-14-
Bir garip bülbülüm arzum güllere
Gece gündüz, ahü zar benim için
Aşık olup meyil verdim bir cane
Herdem kahrı lütfu kar benim için

Neylesin derdile bilmem ben geda
İşimi zar etti ol bahri Huda
Aziz başın için ey bari seba
Söyle o canana var benim için

Görmedim visalin geçti çok zaman
Bana yara açtı ol kaşı keman
Cevrini çektiğim gül yüzlü canan
Ne sitemler kılar gör benim için

Mecnun gibi düştüm sahra çöllere
Ol yar destan etti beni dillere
Karışıp gittiğim coşkun sellere
Açtı hicran yara yar benim için

Esiri geçmiyor bir günüm gamsız
Olur mu aşığın didesi nemsiz
Yar melhem etmezse biter mi emsiz
Tatlı merhem eyle ver benim için

-15-
Bir güzel Allah’a tapıp
Her cemale yerinmedik
Bu cümle kakabbı yapıp
Zerre değli erinmedik

Dağıttık namus şişesin
Bekledik sabır köşesin
Attık gönül endişesin
Rakiplere görünmedik

Hasta idik geldik sağa
Çok imdat ettik tutsağa
Bir bülbül kondu bu bağa
Sedası var görünmedik

Ne hub sedası var öter
Âşıklara bu dert yeter
Serde tacım şakkül – kamer
Gayrı nesne sarınmadık

Esirî gerekmez perde
Âşkın sevdası serde
Gani bülbül ah ü zarda
Her tikene sürünmedik

-16-
Yek nazara baktı arifi dana
Zümrei aşıkan demkeş dediler
Ah eyledi dilden bu çeşmi şeyda
Nedir bu ahvalin gamkeş dediler

Yüzüme baktıkça çeşmi fettanım
Aşk ile cesette dem çeker canım
Dedim feda olsun bu hanımanım
Zay ettin aklımı serkeş dediler

Yaktıkça bakıttı mahitabına
Vasfına takat yok dil cevabına
Destigir ol geldim mürvet babına
Vah yazıklar buna her keş dediler

Ne sevdadır iki kaşın arası
Sana hattır bana yürek yarası
Alemler sultanı nedir çaresi
Derdine düşeni dem keş dediler

Salınırken bende koymadın takat
Boyu tuba dostum cemali cennet
Esiri der doğru bir mahi kudret
Görenler hüsnünü lem keş dediler

-17-
Canım yaraladı Azrail
Bana ne minnetin vardır
Hak uyardı ey İsrafil
Senin ne hizmetin vardır

Getirdi Cebrail Kur’an
Kimin şanındadır el’an
Demadem rahmeti baden
Mikâil zahmetin vardır

Güneş çünki ziyalandın
Şaha secde edüp andın
Kamer niçin ki tutundun
Semada hamaretin vardır

Giyer akşam siyah hâkin
Zulumettir işin lâkin
Seher oldun niçin şakın
Kim için firkatin vardır

Eya gönül riya yerler
Kimin sulbü ya kim derler
Bu hamama giren terler
Esiri hicretin vardır

-18-
Cemalin görmektir muradım kastim
Şöyle bir adalet yardan ayrılmam
Yürekte yare var gül yüzlü dostum
Sen gibi Lokman-ı vardan ayrılmam

Yusuf gibi bekle dersin zindanı
Yolunda vereyim bu şirin canı
İsterse boynuma taksan urganı
Enel Hak söylerim dardan ayrılmam

Bi haserler üç huruftan ayrılmaz
Bu deme ermeyen naci sayılmaz
Kör sofu ikrar et inkar sayılmaz
Mürebbi musahip birden ayrılmam

İptida nefsine sitem sürmeyen
Talip olur tecellaya ermeyen
Bu sırrı manada etmezem beyan
Bülbül oldum gülizardan ayrılmam

Esiri mürşitten aldım sebakım
Demirim Horasan cevherdir zarım
Gülnakım gülşenim bostanım bağım
Gerçek meydanında kardan ayrılmam

-19-
Cenabi bariden almışam destur
Fırat suyu Kerbela’ya varınca
Benim için o sultana yüzün sür
Fırat suyu Kerbela’ya varınca

Yazam da gönderem pire bir name
Vasfını yazmaya acizdir emme
Ziyaret eyleyim ibni imame
Fırat suyu Kerbela’ya varınca

Gitmiyor gönlümden gam ile gussa
Götür selamımı ol hassı hasa
Bildir ahvalimi Celal Abbasa
Fırat suyu Kerbela’ya varınca

Susuz kalmış Kerbela’nın çölü de
Gece gündüz ağlamaktır yolu de
Esir olmuş Kerbela’nın çölü de
Fırat suyu Kerbela’ya varınca

Götür niyazımı Şah-ı cihane
Razı mıyım tekkesinde kemane
Samura çölünde sahip Zamane
Fırat suyu Kerbela’ya varınca

Anneler ayrılmaz emlik kuzudan
Haber almış yürekteki sızıdan
Destur aldım Abdülvahab Gaziden
Fırat suyu Kerbela’ya varınca

Nazar kıldım Esiri’nin meşkine
Yüz sürürüm otağına köşküne
Hünkar Hacı Bektaş Veli aşkına
Fırat suyu Kerbela’ya varınca

-20-
Afitap hüsnünde nedir bu nikap?
Sensiz nice olur seyranını dostum
Mübarek dilinden söyle bir cevap
Bir çift kelamına hayranım dostum

Sensiz bana bu dünyanın varlığı
Serim ere gördü ihtiyarlığı
Bu kahbe feleğin sitemkarlığı
Kan ağladı çeşmi giryanım dostum

Şerh edem ahvalim duyun gaziler
Serime yazılmış muhanet yazılar
Aşık maşuku, bülbül gülün arzular
Kavuşturdu kadir sultanım dostum

Kelpi rakip şaz oluben gülmeye
Yek yek yele her giz murat olmaya
Sultan gerek kul kıymetin bilmeye
Yazdı dergahına kurbanım dostum

Esiri saz elinde hoşu zar eden
Aşık olmaz dost cevrine ar eden
İnsi, cins-alemi yoktan var eden
Sana verdim ahdim peymanım dostum

-21-
Derdimend olduğum kime şerh edem
Sinem kalkan ettim adu taşına
Bu fırkat elinden bilmezem nedem
Dost merhamet etmez gözüm yaşına

Geçti demi devran ezelki çağlar
Bülbülün feryadı gül ilen bağlar
Gurbet elde benim gönlüm kim eğler
Türlü dert eyledin sinem başına

Yavru şahin gibi tutuldum tora
Hikmetler sahibi terahhüm kıla
Mahi gözlüm tezkin urmam göz göre
Sen sakla uğratma gönül kışına

Geçmiyor ikdamım kesildi çarem
Başlar hicran vermiş onulmaz yarem
Sen dururken varıp kime yalvaram
Salma her tabibe beni boşuna

Esiri yaram göz göz olmuştur
Bir saçı Leylada arzum kalmıştır
Vahdet gülü gazel olup solmuştur
Yarap ihsan eyle dedim başına

-22-
Dilber ben seni severim
Ne hacet bunda ispata
Bu canı feda eylerim
Gelse bir teline hata

Elif Lâm Mim üçü birdir
Dört Kapı Kırk Makam sırdır
Onyedi erkânı vardır
Dahi bilmem bundan öte

Beklesem babını her gün
Bî-bahadır çarh-ı gerdun
Garip elde koyup mahzun
Düşürme derd ü mihnete

Yüzün cennet boyun ruba
Er görüp serime sevda
Ne kadar vasf etsem daha
Sevdiğim şayansın methe

Bulamam halime hemdem
Gezerim alemi pür gam
Halî koymaz derd-i alem
Kesiret verir vahdete

Vaslına baha biçilmez
Cemalin nurdan seçilmez
Vallahi senden geçilmez
İnsaf et gel merhamete

Esiri şaraben tahur
Budur halk eyleyen gafur
İşimiz sehvile kusur
Dilimiz bağlı mürvete

-23-
Doğrusun söyleyen talip
Hazer edip darılırsın
Özünü zulmata salıp
Yolcuyum der kurulursun

Dört kapı nedir bilmeden
Kâmil mürşidi bulmadan
Farzı sünneti kılmadan
Talibim der övünürsün

Çek sinene körün taşın
Durma ağla yaşın yaşın
Salmışsın gerçeğin peşin
Masivaya sarılırsın

Bell(i) olmaz menzilin göçün
Sorulur divanda suçun
Dışın temiz kara için
Necasetle karılırsın

Peteğin var balın yoktur
Hakka yarar halin yoktur
Kazancında malın yoktur
Ber havaya yorulursun

Kesersin tekbir tercüman
Malın yağma işin noksan
Ya bu mu olur gafil insan
Niçin Haktan ayrılırsın

Yedi tamu sekiz uçmak
Gel irfanın içine bak
Demeden darda enel hak
Sofulanır görülürsün

Mülevvestir kamu işin
Kande kaldı yanın peşin
Vay gele sevdalı başın
Aş yemeye derilirsin

Esiri der ey mürayi
Çıkmazsın derik kavi
Aslı hariç Mervan soyu
Gördüğüne sarılırsın

-24-
Doğruyu söylemez Kırım tilkisi
Önüne geleni kapar savuşur
Üstüne gelince sözün doğrusu
Yan verir önünden sapar savuşur

Havai boşuna gezer serseri
Ne Hakk’ı tanıyor ne peygamberi
Başına derilmiş Mervan askeri
Nefsi için çalar çarpar savuşur

Nefsi için duva yağar yüzünden
Asil zat mı doğar mülcem kızından
Haberi yok serçeşmenin gözünden
Kör gibi tuttuğun yapar savuşur

Başına derilmiş bir takım torlak
Kimi haram zade kimisi zırlak
Muhabbet edişi bir kuru lak lak
Meydandan gözünü kırpar savuşur

Esiri bus eyle deinana eğil
Yalancıyı yende gerçeğe yenil
Yüz bin emek çeksen küheylan değil
Ardına varanı teper savuşur

-25-
Dokunup incittin yaramı tabip
Ateşi hicrana takatim mi var?
Yar elinden gayrı olmasın nasip
Bu çarhı devrana minnetim mi var?

Garip bülbül gülistana zar eder
Kadir mevlam yok işleri var eder
Aşk ateşi bu sineme kar eder
Bu çarhı gerdünde rahatım mı var?

Bu gülşen ömrün hazan olursa
Düşüp burcu beden viran olursa
Azrail canıma mihman olursa
Gözüm kan, yaş dilde fırkatım mı var?

Ciğer büryan olmuş dilde gam benim
Gönlüm gürhan gözlerimde nem benim
Garip ahvalimden bilir kim benim
Bir saçı leylaya hasretim mi var?

Esiri der, garip gönlüm fıraktır
Kaldım gurbet elde sılam ıraktır
Gönlüm sana bir eğlence gerektir
Benim ağyar ile sohbetim mi var?

-26-
Efendim minnet bağını
Aşıka vatan mı verdin
Gösterip hubluk çağını
Malamat kılam mı derdin

Bak dideme kanlı yaşa
Kâr eyledi ahım ataşa
Firkat ile baştan başa
Dağı hicrana er gördüm

Yüzünde ayetli benler
Görünce ateşim yeğler
Yaraya em eder beğler
Sen benim artırdın derdim

Mecnun’um dağlar meskenim
Gayrı illerdir vatanım
Ölürsem sen sar kefenim
Kanlım olmak mıydı derdin

Esiri söyler hakâyık
Can var canına lâyık
Bihamdülillah kavli sâdık
Tuttuk demanın bir merdin

-27-
Eğer dertli isen dile çareyi
Muhabbeti bilen dermanı sende
Açup orçum gösterme şu yareyi
Gafil gezme gözle lokmanı sende

Açarsan ehline aç ki bağlaya
Tatlı merhem ile seni eğleye
Sağ yere ser ver ki yaren sağlaya
Rıza mülkünün sultanı sende

Hakka teslim olur korkmaz ölümden
Şah adildir, münezzihtir zulümden
İblise uyupta olma zalimden
Aynel yakın seyret rahmanı sende

Tanı bir mürşitten ikrarın tanı
Terk etmeden sıla eyle vatanı
Muhabbet şehrinin şahı sultanı
Sıtkıyle görürsen mehmanı sende

Er isen namerdi şanna koma
Kesret verirsin kurulmuş deme
Gel Esiri hakikata la deme
Küfriken bulasın imanı sende

-28-
Eğer yolcu isen bul pazar başın
Şah dururken şara minnet çekilmez
Merdane pazar et hazin kumaşın
Rızasız kara minnet çekilmez

Sermayesiz varma şardan kovarlar
Kıymeti bilmezsen baştan savarlar
Hakikatli canı özden severler
Yar olmadan yara minnet çekilmez

Korusuz bahçede nebatat bitmez
Ham olur meyvası arifler tatmaz
Bin nasihat etsen cahiller tutmaz
Gül dururken hara minnet çekilmez

Kamil mürşit demanını boşlama
Hoyrat gibi her gördüğün taşlama
Mervan gibi na hak işi işleme
Fırsat gider kara minnet çekilmez

Esiri pek yapış ihlas demana
Salmayın hiç gönül kuşun dumana
Olur olmaz diye düşme gümana
Yok olursun vara minnet çekilmez

-29-
Ehli beyti bir bilmeyen
Gülsen deyi hara düştü
Bakı şey daya yetmeyen
Nefs elinden mara düştü

Gel olma menzilden ırak
Bu divandan al bir sebak
Mansur dedi ki enelhak
Soyunup berdara düştü

Bendesiyim güzel Hakkın
Müptelasıyım maşukun
Derdi çok garip âşıkın
Hublara yalvara düştü

Tefekkür eyle bu çağı
Biz olduk hublar tutsağı
Gurap hare verir zağı
Bülbül gülüzare düştü

Hangi yol menzile yeten
Nedir eğlenecek vatan
Harabet yurdunu tutan
Anlar belki kara düştü

Temaşa kıl bu devranı
Bu gelip geçen kervanı
Fehmedüp tamam rahmanı
Lain İblis köre düştü

Ben âşık oldum bir cana
Bak yürekten akan kana
Dost şem’ine yana yana
Pervaneler nara düştü

Dervişin kisveti şaldır
Asıl derviş demek haldır
Muhabbet dediğin güldür
Delen kavvas nara düştü

Her bir tahtın bir şahı var
Sığındığı penahı var
Herkesin bir irahı var
Esirî hünkâra düştü

-30-
Erenler boyuma bir kaftan biçti
İsmimi deftere naci yazdılar
Kiraman katibi bir defter açtı
Önün tatlı sonun acı dediler

Kul sultana düştü taksim ettiler
Her zehrini bal eyleyip yuttular
Muhabbet şehrine doğru gittiler
Fehmedüp altunu tucu yazdılar

Cemalin görmeye överim gayet
Her hazretinden dilerim himmet
Murtaza’dan doğru bu ilm-i hikmet
Muhammed başında tacı yazdılar

Nazargahı nuru alnında gördü
Aşık Sadık anda hikmete vardı
Muhammed bu sırrı kırklara sordu
Hatice, Fatıma bacı yazdılar

İçirdiler kevser suyun lezzetle
Aşık bulur maşukunu elbette
Esiri der, gerek dünya ahrette
Cemalin göreni hacı yazdılar

-31-
Erenler yaktı çıramız
Çok şükür uruşan olduk
Âşıklıkta bu töremiz
İçtik demi sultan olduk

Etmişiz Mevla’ya penan
Vahdetimiz her sehergâh
Münkirlerden kıldık ikrah
Şükür ehl-i iman olduk

Irakipler bizi taşlar
Her daim hasede başlar
Duydunuz mu siz kardaşlar
Bahriyiken umman olduk

Derdim üçle dörtle değil
Can veremeyen mert değil
Bu fani bize yurt değil
Üç beş günlük mihman olduk

Esiri kalırsın gamde
Feryat eyle bu matemde
Kırklar cem olduğu cemde
Tastik ikrar iman olduk

-32-
Ey benim sevdalı başım
Hasret yare mi geldin
Gaziler yaren yoldaşım
Halimden sonra mı geldin

Muhabbet yolu kapanık
Dert elinden sinem yanık
Efendim deyi ey âşık
Bu derde çare mi geldin

Bu cesette can sızlar
Gönlümüz didar arzular
Yetiş ey gerçek gaziler
Deyüp yalvara mı geldin

Muhammet Ali’nin nuru
Sensin gönlümün serveri
Affeyle diye kusuru
Bektaş Hünkâr’a mı geldin

Gam leşkerin yağmaladı
Var mıdır fenanın dadı
Eşidüp ah ü feryadı
Seherde güle mi geldin

Leblerindir kandı nebat
İçenlere verir hayat
İşte geldi yetti memat
Kefenim sara mı geldin

Geldikçe kaşların eğme
Bu zayıf gönlüme değme
Eyledin şehrimi yağma
Yıkılmış sara mı geldin

-33-
Ey gaziler bugün seyran içinde
Güvercin donunda geleni gördüm
Elif taç başında nikab yüzünde
Darı çeçde namaz kılanı gördüm

Arıyorlar yol oğlunun ipini
Bir zat gördüm gerçeklerin hepini
Medine’de biten hurma çöpünü
Ak devin bendini çözeni gördüm

Nasip vermek bize gerçekler şanı
Şükür bize nasip verdi bu nanı
Cennet meyvasının kudreti honu
Önümüze sofra sunanı gördüm

Arafat dağında hacılar hacda
Bezirgan yük bağlar harami hacda
İresule refik olan miracda
Doksan bin kelamı bileni gördüm

Kulak verin Esiri’nin ahına
Yüz sürmeğe geldim pir dergahına
Fazlı bile bile kişmir şahına
Özünü pazara salanı gördüm

-34-
Ey gaziler neler geldi
Görün bu devri cihana
Nice sultan mihman oldı
Ahir hâk ile yeksana

Anasırdan düzüldü ten
O dem hayat buldu bu ten
Ahir üç beş arşın kefen
Gider isen kabristana

Buna derler fani dünya
Niceler dediler hayfa
Noldu İskender’i vara
Kalmadı namı nişana

Gör ol bir miskini sahi
Yele verdi tahtı gâhı
Yedi iklim padişahı
Ne kıldı ki Süleyman’a

Gel Esirî hazer eyle
Bul gerçeği Pazar eyle
iptida bir nazar eyle
Sendeki cürm ü noksana

-35-
Fırgatlı fırgatlı ne inilersin
Sarı turnam sinen parelendi mi
Niçin el değmeden sen inilersin
Sarı turnam sinen parelendi mi

Sazım sana yad düzen mi düzdüler
Tellerini haddeden mi süzdüler
Yad el değip perdelerin bozdular
Sarı turnam sinen parelendi mi

Sana kelam söyler davudi diller
Şu senin sedana maildir eller
Göğsüne takayım alışkın teller
Sarı turnam sinen parelendi mi

Beş perdeden çalınıyor bağlama
Esip fırgatınan sinem dağlama
Bulam ustasını canan ağlama
Sarı turnam sinen parelendi mi

Niçin yas tutarsın giydin karalar
Ahiret derdine nedir çareler
Esiri der nedir derde çareler
Sarı turnam sinen parelendi mi

-36-
Gafil bu damı duzaktan
Kurtulup kaçam mı dersin
İnayet olmazsa Hak’tan
Müşkülüm seçem mi dersin

Tekebbür hırkasını at
Divanda olmayasın mat
Sunarlar sana bir berat
Takdirden kaçam mı dersin

Asılsız ervahı bozuk
Yazık sıfatına yazık
Tutmadım ahrete azık
Yükledip göçem mi dersin

Bilmedin farz ü sünnette
Haset olur mu ümmette
Bu sevda ile cennette
Kevserden içem mi dersin

Esiri geç masivadan
Özünü indir havadan
Gel ey gafil bu yuvadan
Kanatsız ucam mı dersin

-37-
Gâhı sarhoş gâhı bengi
Sevdalıdır başım benim
Adlilerle kılıp cengi
Anlar Kureyş Haşim benim

Seherde öter bülbülüm
Açılmış lâle sümbülüm
Dost bağına uğradıydım
Anınüçün çoğum benim

Bana derler ey sevdalı
Hep sana güldürdün eli
Gezerim sahrayı çölü
Muhabbettir işim benim

Esiri der oldum hasta
Hem söylerim keşte peşte
Seyrimde koşarım dosta
Geldi çıktı düşüm benim

-38-
Gam ü hasretden usandım
El vermez mi sitem bana
Bu gam şerbetinden kandım
Tesir etti bu câm bana

Seherde bülbülün sesi
Zevk için bekler kafesi
Bakasız deyi ötesi
Çağırırdı müdam bana

Sevmek gerekimiş zatı
Bildire ilm-i hikmeti
Sarraf bilir bu kıymeti
Kulum diye ricam bana

Üç yüz atmış altı varak
Yakın gözle gezme ırak
Bana aslı erbab gerek
Dil verdiler hitam bana

Mert gerek meydana lâyık
Dört kapı erkâna layık
Kul odur sultana layık
Ders verirdi hocam bana

Anasırdan bir ev yaptık
Allah’ın emrine taptık
Seve seve öyle çıktık
Kulum dedi müdam bana

Esiri aşka ser olan
Üç ile beşte sır olan
Noktai vahdet bir olan
Hak-i payı iman bana

-39-
Gel ey gönül mülk edinme bu dehri
Eli göçmüş ıssız hana dönersin
Bal diye sunarlar akıbet zehri
Tacı tahtı bimekana dönersin

Verme iradeyi nefsin eline
Salmaz seni hakkın doğru yoluna
Ecel yeli değer ömrün bağına
Pençe vurmuş aşiyane dönersin

Duydun duymadın mı Bermeki şahı
Emrine muntazır bunca sipahi
İnsin cinnin padişahı penahı
Davut oğlu Süleymana dönersin

Zale Rüstem gibi hükmün yürüse
Ne haletki dünya benim derise
Zerrece başında aklın varise
Yurdu ıssız kahribana dönersin

Bu felek oncasın eyledi berbat
Hiç gelip geçenden almadın m’irşat
Ne idi cihana gelmekte maksat
Esiri der la mekana dönersin

-40-
Gel ey taharetsiz faki
Fehm ede gör bu nishayı
İptida belirle hakkı
Ger bulasın intihayı

Pes bu fani sana kalmaz
Döner çarkı karar bulmaz
Kara çalı fidan olmaz
Yar mı sandın bî-vefayı

İsterim ki yüz bin yaşa
Sanma kondu devlet başa
Kahpeden talak ver boşa
Helal etme bu dünyayı

Gani adem ibadetin
Gamda kaldı ırahatin
Malın değil ticaretin
Nice bir gezdim havayı

Amel kazan Hakk’a yarar
Talip odur piri anar
Oku defterin kâr zarar
Seyredeler temaşayı

Uyuyup gaflette yatan
Terk edersin hubbül-vatan
Seni yaratanlar utan
Sefı derdin Mustafa’yı

Gel Esiri sevme han
Yar ol bî-vefadan fan
Çok kıldım feryadı zan
Bilene dek macerayı

-41-
Gel olma tabi vesvese
Her bir işin güman olur
Lanet et uyma hennasa
Uyan feyli yaman olur

Özünden benliği dûr et
Kalbin evini pür-nûr et
Yapıp bir gönlü mâmur et
Küfrisen de iman olur

Hor gören zâtı sıfatı
Bindiğin İblis’in atı
Haset var tamudan katı
Yolun belde duman olur

Bu sıfat Hakka yaramaz
Asıldan fitne töremez
Mürşidin yakın göremez
Döner çarh-ı zaman olur

Esirî der gani üstâd
Görüp inkâr eden mürted
Döner devran olur ispat
Azrail de nihan olur

-42-
Gel sofu birinci başta
Hak yoluna girmek gerek
Saf olup eğrililikte
Adam gibi olmak gerek

İkinci benliği bırak
İncitmesin nari tuzak
Cahillerden alma savak
Miktarını bilmek gerek

Üçüncü budur bil haktır
Kamillere müstehaktır
Sakin yemeyin kul hakkı
Muhabbeti bulmak gerek

Dördüncü akıllar ermez
Herkes ettiğini bilmez
Cahil kamile yol vermez
Bundan ibret almak gerek

Beşinci etme gaybeti
Kim ki bir hasımlık kötü
İkilik şeytan sıfatı
Ondan uzak olmak gerek

Altıncı budur şeş cihat
Satıp savup haccı zekat
Nadan ehli bulmaz necat
Diri iken ölmek gerek

Yedinci yediler işi
Haddin bilmezse bir kişi
Hoş görmek cümlenin başı
Kıli kali silmek gerekir

Sekizinci bir hak kelam
Böyle sof’olmaz vesselam
Esiri der oldu akşam
Her vaktini bilmek gerek

-43-
Gel talip dört kapı kırk makam sende
Irak gezme yakın gözle cananı
Arayıp maksudun bulasın tende
Vücudun şehrinde gözet mihmanı

Her özün bilmezi mihenge vurma
Hazer kıl cahilin yanında durma
Manadan bilmeze mesele sorma
Arif vardır ıssız sanma cihanı

Hizmet et gerçeğe ademi zata
Sıtk ile eresin sırra hikmete
Huriler gılmanlar destinden tuta
Ebet görmeyesin narı mizanı

İkrar ver özün meydana getir
Varını Muhammed Ali’ye yetir
Cafer erkanına özünü götür
Okuyasın ol defteri imranı

Gel Esiri şaşma doğru ırahtan
Dile maksudunu kadir ilahtan
Özün ayma Beytullah’tan dergahtan
Sakın hali görme kevni mekanı

-44-
Gerçek erler cömert olur
Değmez kusuru derler
inkâr ehli namert olur
Mananın kasın derler

Erenler eyvallah dedi
Salman da şeydullah dedi
Arifler Beytullah dedi
Camii Mısrî derler

Otuz üç harfi bilecek
Kul borcun eda kılacak
Doksan iki yüz de ancak
Hesap et Esiri derler

Seni Hak bilmeyen gafil
Yeldemiş iğvayı batıl
Sana kast eyleyen cahil
Sarınır hasın derler

Pir fıkarası yararsa
Yarasın talip sararsa
Ağalar benden sorarsa
Bize de Esiri derler

-45-
Geldi kavim kardeş döküyor kan yaş
Bilmedim derdini yareli kardaş
Kendi civan, kara sakal çatık kaş
Bulmadı derdime dermanı felek

Kesti bacıların zülfü telini
Kime ısmarladın taze gelini
Bahçede gülünün kırdın dalını
Akıttın didemden alkanı felek

Kalkmıyor kollarım kırıldı dalım
Kimselere beyan edemem halim
Hiç mi acımadın ey kanlı zalim
Söylettin dillere destanı felek

Geri çıkmış kahbe felek öğünür
Bu hengame düşmanların sevinir
Kardeşlerin sinelerin döğünür
Dar etti başıma cihanı felek

Buna çare olmaz yetmiş vadeler
Felek göz yaşından sundu badeler
Geldi talip muhib emmizadeler
Yükletti göç etti kervanı felek

Gelmedi Şehriban söyledi sözün
Hasretim var deyi yanmadı gözüm
Bize görüşmeğe vermedi izin
Dinlemedi mürüvet amanı felek

-46-
Gelin hey erenler yola gidelim
Yola yoldaş gerek müsahip ola
Erkan oldur yedileni yedelim
Tabipsiz yaraya kim melhem ola

Talip odur pir katında saf olur
Cahil odur ki meydanda laf olur
Aşık sadık gevheri israf olur
Almaz bu cihanın varın bir pula

Hakikat lokmasın verme talana
Gerçekler yuh çeker kavlu yalana
Arif isen gevheri sat bilene
Manadan bilmeyen sığar mı yola

Tekbirsiz tercüman hakka geçer mi
Er olan yoksulu bayı seçer mi
Metasız bezirgan dükkan açar mı
Manadan bilmeyen sığar mı yola

Gel Esiri özün ayırma Hak’tan
Şüphesiz cümleyi var etti yoktan
Gel kardeş hazer et damı tuzaktan
Ecel yetti feryadını kim duya

-47-
Gönül aşık olmuş terkini uçmaz
İsterse bin bela çeker ise de
Kimse bu dünyanın sefasın sürmez
Didesinden kan yaş döker ise de

Yek nazar kıldın mı merdi pelenge
Arifler aşığı sürer mihenge
Gaziler meydanda durdular cenge
Er olan cidarın diker ise de

Meyil verme kılar aklını zail
Ehali huplarına gel olma nail
Haktan ne gelürse olalım kail
Neyleyim lehleri şeker ise de

Gurap bülbül olup konmaz gülşana
Bağlama gönlünü leyli yamana
Her uçup gezenler olmaz pervane
Sinesin odlara yakar ise de

Esiri üstaddan bağla başını
Beyan etme her batıla işini
Efsane sözlere tutma küşünü
Feryadı cihanı yakar ise de

-48-
Gönül bu sarın içinde
Alım satım narh edersin
Hak pazarın tam içinde
Muhabbeti terk edersin

Efsane sözleri duyup
Hükm ü cehalete uyup
Saksağanı bülbül sayıp
Gülistanı hark edersin

Gerçi sebak aldın ise
Rah-i Hakk’a geldin ise
Men arefı bildin ise
Dört kapıyı fark edersin

Hazer et bu usul işten
Pâk olasın gılli gişten
Sakın yelkenini kıştan
Bu deryada gark edersin

Esiri salma peymanı
Şaşmayasın Hak süphanı
Rıza mülkünün sabanı
Eker biçer herk edersin

-49-
Gönül mecnun musun çöller içinde?
Saçı Leyla sana böyle rast gelir
Söylenip gezerken diller içinde
Bir ahdine bütün sadık dost olur

Yar mi olur sandın sana kallaşı
Bünyadın cemisi bir üstad kişi
Kimine giydirmiş atlas kumaşı
Kimin abdal etmiş hırka post gelir

Aşık gevher madeninden dil olmuş
Arif dürrü meknun manasın bilmiş
Hublar mesti mudam badeler dolmuş
Kemal artır kamil demde üst olur

Bir kişi özünü bilmez ne zattır
Haşa lillah memat değil hayattır
Lakin benlik bir beyhude sıfattır
Doğru desen eğri değer kast gelir

Hamdülillah murat aldım deminde
Yarı gördüm yakaların eminde
Derdimend Esiri hublar ceminde
Şükür pir elinden içip mest gelir

-50-
Gülü seyran bahçesini gezerken
Yolum yara düştü eğledi meni
Hayalini kalp evine yazarken
Zinciri zülfüne bağladı meni

Her zaman salınur bir selvi huban
Hak bilir ki serde aklım perişan
Çok yalvardım dedim mürvet elaman
Arzettim halimi dinledi meni

Yaktı bu sinemi fırakın odu
Dertliler dermanı Allahül hadi
Dedim ezel kurmuş kuran bünyadı
……………………………….

Şükür rast geldi didar didara
Sucut ettim gani Balım Sultana
Tuttum kiribanım yara yalvara
Deli misin deyi tanladı meni

Nice şerh edeyim men bu destanı
Velhasıl buldum çeşmi mestanı
Esiri ömrümün bağı bostanı
Yaktı aşk oduna dağladı men

-51-
Hak(ı) kata uyan talibin
Herdem beş vakti bir ister
îkrarsız gezen talibin
Gönül kuşu şikâr ister

Söyle derdin bilir talip
Bağlasın yareni tabip
Talih kısmet kadar nasip
Her ne doğarsa sır ister

Olalım mürşide tabi
Atalım hayalı kabı
Seyreyleye mâh-ı tâbi
Erenlerden destur ister

Kırklara bend olan kişi
Demdir muhabbeti işi
Sinemde aşkın ateşi
Koylanır bal ü per ister

Gel bu irfana mail ol
Haktan gelene kail ol
Esirî raha sail ol
Âşık olan fakir ister

-52-
Hamdülillah bir ikrara başkodum
Can bir, cihan iki canan elverir
Dostu sevdi deyi çok oldu adüm
Bizi zemmetmeye züban elverir

Muhabbet namesin tahrir eyledim
Yara her halimi takrir eyledim
Sen sakla sen belde diye söyledim
Cefa ise şahi cihan elverir

Aşıka adettir sevmesi hubu
Sadık sarraf olur seçer mahbubu
İrakıplar feyli şeytana tabi
Düşmana bu kadar meydan elverir

Aşık olmayınca bade içilmez
Okuyup yazmazsan mana seçilmez
Har biten yerlerde gülşen açılmaz
Bülbüle bu nafe efgan elverir

Gel Esiri hazar eyle batıldan
Bilmez misin kemal doğmaz cahilden
Er olur mu özün gören gafilden
Er isen körlüğe nişan elverir

-53-
Hattı üstüva yedi kat
Muamma buldum bu gün
Ahmet’den erdi hidayet
Üç sünneti kıldım bu gün

Kandınp rahmet gölüne
Esirîm düştüm iline
Mürüvvet kemter kuluna
İhsan eyle geldim bu gün

Eğilip rikâbın öptüm
Taptım ey sultanım taptım
Erenlerden lezzet kaptım
Mesti müdam oldum bu gün

Lam Ali’dir mim Muhammet
Sevene kuruldu cennet
La muferruk beyne ahad
La şeriksin buldum bu gün

İhsan ede mahşerinde
Koymaya gam leşkerinde
Esirî huplar darında
Sararıp da soldum bu gün

-54-
İblis inkâr etti Hakkı
Yediği şamardan başka
Behey taharetsiz fakı
Kimin var ömürden başka

Ayeti inkâr eyleme
İblis’e ikrar eyleme
Yerini finnar eyleme
Azabı mahşerden başka

Bi amel bir kitap açmış
Güya ki namesin seçmiş
Lengi han sadre geçmiş
Kırdığı semerden başka

Ademdir esma-i hikmet
Ademdir kelâm-ı kudret
Bilmez irfanı nihayet
Eshaba tımardan başka

Nadanın kahrını çekmez
Hoyrata dadamık dökmez
Esirî’ye yar gerekmez
Gözleri humardan başka

-55-
İki nesne harap etti şehrimi
Bir gelmesi yarin, bir gelmemesi
Sarf eyledim elde olan malımı
Bir gelmesi yarin, bir gelmemesi

Hubap olup derya yüzün dolandım
Hamdülillah bir katara ilendim
Dert içinde dürlü derde belendim
Bir gelmesi yarin, bir gelmemesi

Sinem döndü hicranının dağına
Bülbül arzu çeker gülşen bağına
Gözlerim yar gele hubluk çağına
Bir gelmesi yarin, bir gelmemesi

Yar gelince bülbüllerim ötüşür
Arılınca her yaralar katışır
Bu sinem dert ile yanar tutuşur
Bir gelmesi yarin, bir gelmemesi

Esiri der aşıklara yol böyle
Naz ederse Sultanına kul böyle
Sevişmenin ayrılması fal böyle
Bir gelmesi yarin, bir gelmemesi

-56-
İki tekmil sene üçtür
Gel demen mi gayrı bana
Felek gafil belki güçtür
İntizar çekerim sana

Sana kurban hanümanım
İntizar çeküp her anım
Bildim kusurum çok canım
Medet çare nedir buna

Ağlasam yaşım silinmez
Bunda dert ehli bulunmaz
Vallahi sensiz olunmaz
Müşerref eyle vaslına

Sürem dergâhına yüzüm
Kabul et niyazım nazım
Dost elinde ola bazım
Gurbet elde kaldım tana

Esirî gönül yar ister
Hercaiden bidar ister
Ayn cemal didar ister
Nice bir gezem her yana

-57-
İş bu noksan bin kelâmın
Mânasını diyen bilir
Hakikat-i serencamın
Canı başı koyan bilir

Amelsiz ilim ne demek
Şöyle bir beyhude emek
Yakasız yeğsiz bir gömlek
Anı ancak giyen bilir

Serhoş bilir ayığını
Herkes bulur lâyığını
Hakikatin yayığını
Yiyen bilmez yayan bilir

Muhabbet dilde tartılmaz
Hakkı bilmeyen kurtulmaz
Yedi farzla örtülünmez
Üç sünneti duyan bilir

Mânadan bilir bi-basar
Deryanın içinde susar
Kendi yıkar kefen kasar
Bu meftayı yuyan bilir

Yine kendi kabrin kazar
Çar köşeye eder nazar
Esirî sağdır bu bazar
Küllü varın koyan bilir

-58-
İşte geldi geçti ömür kervanı
Yalan dünya ne gününü gördüm ben?
Bunca safa sürdüm akibet fani
Yalan dünya ne gününü gördüm ben?

Azrail mihmanım olur bu tende
Yetmedi takatim tuttuğu demde
Taktın meni bir görünmez kemende
Yalan dünya ne gününü gördüm ben?

Samur kalpak geyip sancak mı çektim?
Çevre yanı surlu boçamı diktim?
Bezirganlar olup şerit mi söktüm?
Yalan dünya ne gününü gördüm ben?

Satranç mı oynadım elmas taşınan
Şikar mı avladım ispir kuşunan
Devran mı sürdürdün yaren eşinen
Yalan dünya ne gününü gördüm ben?

Libaslar mı geydim türlü kat inan?
Saray mı yaptırdım imaratınan
Udamı salladım arap atınan
Yalan dünya ne gününü gördüm ben?

Bunca kahramanı Halil’i nettin?
Zali Rüstem gibi hanı terk ettin
Ahir Esiri’yi hakisar ettin
Yalan dünya ne gününü gördüm ben?

-59-
Kançeride bülbül ötse
Gülistan aklıma düşer
Bir bezirgan meta satsa
Bu dükkân aklıma düşer

Kumru ile konduk dala
Beyler yüğrük şahin sala
Arap at koç yiğit bile
Er meydan aklıma düşer

Severdim saçı Leylâyı
Tevekkül tuttum Mevlâyı
Görsem bir gözü şehlâyı
Nevcivan aklıma düşer

Mürvet ey gerçek erenler
Tecelli dîdâr görenler
Nazik yara saranlar
Hiciran aklıma düşer

Bir bina yaptım dört köşe
Mücevherdir baştan başa
Müşteri oldukça kumaşa
Bezirgan aklıma düşer

Kâmil her meydanda kâmil
Oluptur ilmine amil
Görsem bir şevketli adil
Alişan aklıma düşer

Esiri der oldum sersem
Kulak verin her ne dersem
Nerde bir kâmil er görsem
Bu sultan aklıma düşer

-60-
Kasırda koyma nüshayı
Tamama sayan üstadım
Zahir batın sen ver kamu
Demeden duyan üstadım

Muhabbet bağında güller
Zar eder garip bülbüller
Mah yüzünde çifte haller
Gün gibi ayan üstadım

Ben bu hikmete ser verdim
Erişti Haydar’dan yardım
Erenlerden hikmet gördüm
Her halda beyan üstadım

İman ehli küfre dalıp
Üç sünnet yedi farz vacip
Can ü dilden olduk talip
Dört kapı erkân üstadım

Gel Esiri bağlan pîre
Ser verelim kadim sıra
Garip halimi servere
Edem beyan üstadım

-61-
Kar yağdı tutuldu yollar
Beş gündür katırcı handa
Kalkacak günleri geldi
Dahi iki eli kanda

Kârdan ticaretten kalmış
Tahayyür bahrine dalmış
Hancı ile niza kılmış
Ettiği işe pişman da

Harçlık ödemez yediğin
Yitirmiş bulmaz gediğin
Kendi de bilmez dediğin
Kalıp işi asumanda

Gör hesabım yükle göçüm
Sormaya divanda suçum
Dışı safi kara içim
Şaşma gel ulu divanda

Esiri oyun burası
Saf olmak bunun çaresi
Salma fırsatı sırası
Kadim dur ahd ü peymanda

-62-
Kemha çıkar bizim dezgahımızdan
Kıl harar dokuyan kücü değiliz
Biz beli demişiz ervahımızdan
Tatlı teveğimiz acı değiliz

Mürşidi kamilden payımız aldık
Üç sünneti, yedi farzı tam kıldık
Tavafı Kabeyi ademde bulduk
Mekkeyi dolaşan hacı değiliz

Men ledün ilminin tefsirleriyiz
Rahi tarikatın mukbirleriyiz
Dergahı Hünkarın kıtmirleriyiz
Her kapıda üren bocu değiliz

İşaret eyledi bizlere bir zat
Atalar belinden görmüşken memat
Mürşide erişip olduk berhayat
Biz fenanın namuzacı değiliz

El fakrü fahirin libasın giydik
Kamil Mürşit meydanında soyunduk
Honu kudretinden yeyip doyunduk
Namert sofrasının acı değiliz

Muhabbet kişvarın kılmışız seyran
Bizi bu ahvalde bilir mi nadan
Aşkın kürresinde olmuşuz büryan
Kanarada ham paçacı değiliz

Esiri fakr için giydi bir libas
Onun için bizi tan eder vesvas
Yüküm tel ibrişim satarım atlas
Kendir terbiyesi keçi değiliz

-63-
Kenzi madenidir bendeki kalıp
Kimse bilmez aslım sır ile geldim
Cihan derya iken ben oldum talip
Ta ezel kandilde nur ile geldim

Cibril ile vurdum deryaya kanat
Çok kayalar kestim dediler Ferhat
Bir vakitte oldum seyirde üstat
Belur sermayede kar ile geldim

Okuttular bana imam dersini
Hocam verdi hecesini farsini
Taktılar boynuma Selman kürsünü
Kırklar meydanına darınan geldim

Hocam ile bir mektepte ders aldım
Menaref sırrını okudum bildim
Arafat dağında kelimat buldum
Musa’nın gönlünde Tur ile geldim

Ben şah-ı Merdan’ı acemde gördüm
Okudum Kuran’ı hecemde gördüm
Doksan bin kelamı hocamda gördüm
Horasan’dan bile er ile geldim

Cem oldu bir yere kalb-i sadıklar
İhtikatlı talip bu sözü haklar
İnanmadı bize kalb-i fasıklar
Kırksekiz bendedir can ile geldim

Halil gibi beni nara attılar
Türlü türlü cefalara kattılar
Deri pazarında beni sattılar
Yanardı bu cismim nar ile geldim

Yapıştım bir kadem etekler tuttum
Eski bildiğimi hepten unuttum
İrfan sofrasında birliğe yettim
Eyup gibi işim zar ile geldim

Selmanın verdiği engürden içtim
Mansur olup darda serimden geçtim
Destur Hak’tan kanat bağlayıp uçtum
Hallac-ı Mansur’u dar ile geldim

Esiri der şebi şeker bir olmaz
İkilikten geçmeyenler er olmaz
Talib nihayete sohbet bir olmaz
Hemen anda gökten pir ile geldim

-64-
Kerbela çölünün felaketinden
Gökte melek ağlar Hüseyin deyi
Nice gönüllerin hareketinden
Ulu sular çağlar Hüseyin deyi

Muhammed Mustafa giydi karayı
Kimler fark eyledi işbu sırayı
Ezelden bildirdi yevmül cezayı
Kara donlar bağlar Hüseyin deyi

Ne cevabın vardır aduya bidin
Meğer ki gönlünde var imiş bir gün
İmam ibni imam değil mi Hüseyin
Matem ilen ağlar Hüseyin deyi

Yezid bayram etti olsun teberra
Arayışı düştü batılı para
Utandı imamdan hüsn-ü Kerbela
Ahu feryad eder Hüseyin deyi

La’net eyle Yezid’e Esiri her dem
Sene başı eyler tezdidi matem
Didarım fırgatlı gönlümüz büryan
Var yürekte dağlar Hüseyin deyi

-65-
Lale, sümbül, gül, ireyhan kokuşlum
Şöyle bir civana yandırdım bu gün
Yavru şahin tor balaban bakışlım
Şöyle bir civana yandırdım bu gün

Hayli zaman oldu sevdası serde
İntizarını kaldı sevgili yarda
Ben şu halde serbest gezdiğim yerde
Şöyle bir civana yandırdım bu gün

Dilin taze yağdır, şekerdir sözün
Hilaldir kaşların mestane gözün
Adın hep dilimde işvesi nazlım
Şöyle bir civana yandırdım bu gün

Seni hup yaratmış nurundan Mevla
Beni mecnun etmiş seni de Leyla
Sevdası serime er gördü Mevla
Şöyle bir civana yandırdım bu gün

Hüsnü metaını eyledim pazar
Mahitap cemalin kılalı nazar
Bu Esiri niçin sevdana gezer
Şöyle bir civana yandırdım bu gün

-66-
Muhabbet edersen hublar şahına
Mansur geçmediği darda bulunma
Ziyaret kıl gönül Beytullahına
Sermayesiz kârsız şarda bulunma

Fehmeyle özünü kân ol mekân ol
Durup bir katre damarda kan ol
Gir vücut şehrinde baki sultan ol
Gel Musa kelamsız Turda bulunma

Bir şahs özün bilip uysa bu zata
Görünmez hakikat şehrinden öte
Gördün bir can düşmüş hak muhabbete
Sakın ara yerde perde bulunma

Hanedan aşkına kaza ederler
İrfanda dolanır manalı sırlar
Bu raha hû dedi ustazlar pirler
Aç gözünü ferman körde bulunma

Esiri der almayana çare ne
Şükrolsun dost köyünde kâra ne
Sen âşık olursan sadık yara ne
Bari bol vefasız yarda bulunma

-67-
Muhabbetten yüz dönderen kişinin
Lain İblis gibi ığvasına bak
Nefse uymuş haramzade başının
Ulu divan günü belasına bak

Satar sıfatını mugallit kallaş
İçi gubar adın komuşlar ferraş
Mücevher mi olur aslı kara taş
Sikkesi bakırdır turasına bak

Arifler meydanda urur bin hata
Okumuş karasın manadan öte
İnanmaz gerçeğe sıfata zata
Kasti hanedandır fetvasına bak

Yavru şahin diye avlar çıplağı
Aşıklar fehmeder karayı ağı
Hüvel epter okur dersi sebağı
Yürü var defterde imzasına bak

Gel Esiri urma nadana aşlak
Arif isen hal ehline gönül tak
Gülşene gel diye çağırır zambak
İnanmazsan yürü nidasına bak

-68-
Mür(ü)vet ey gevherler kânı
Muhabbet yare bağışla
Ey rahmetleri çok gani
Kadim ikrara bağışla

Cemalin cennet gülü mü
Kesmem dilinden dilimi
Efendim kesme dolumu
Medet yalvara bağışla

Dudular teşbihe başlar
Sinemde yaralar işler
Hayalim gördüğüm düşler
Güzel didara bağışla

Musa kelâm dendi turda
Çevrinir pervane narda
Eyyûb’u çok koydun zarda
Mansur’u dara bağışla

Esiri der derdim taze
Yüz sürüp vardım niyaza
Ayılam gel eğip yüze
Piri Hünkâr’a bağışla

-69-
Nasıl gelir yazı kışı
Sühel ister gönül kuşu
Boş yere sallama başı
Gözünde vardır hıyanet

Derviş isen geyin postu
Fehmedesin sadık dostu
Adüler kılırsa kasdı
Çekeriz rencile mühlet

Medet cem sahibi kırklar
Talip olan özü yoklar
Settar edüp sırrı saklar
Ana derler ki himemât

Ne halden bildin delini
Ne kimse bildi halimi
Bir çarkı kader zalimi
Edeyim sana şikâyet

Esirî uzatma dilin
Har olur yanında gülün
Güldür arzusu bülbülün
Neylersin kılıp hikâyet

-70-
Ne satarsın sarraf oğlu
Ol dürlü mercan bizdedir
Müşteri var ise gönlü
Bezenmiş dükkân bizdedir

Biz alırız dördü beşe
Hesap görür başı başa
Hayır gel Pazar kavuşa
Lâl-i bezestan bizdedir

Kallaş isen girme şara
Gönül gezer kadim kâra
Tevekkül ol ey biçare
Sohbet-i irfan bizdedir

Gel Esiri alana sat
Düz gör hesabın olma mat
Ahengerler gibi çat çat
Çalarız hannan bizdedir

-71-
Peşinden tuttuk bir merdin
İlete bizi dergâha
Mah cemâli gonca verdin
Kerem kıl kalan günaha

Sağdır demanından tutan
Aşkınla birliğe batan
Dertlilere derman katan
Yalvar ol kadir ilâha

Sen bilirsin ya Muhammet
Cömertler ulusu medet
Car diyene yeten Ahmet
Rahm eyle yüzü siyaha

Sen kalma çoktur noksanım
Titrer cesedimde canım
Ben bir zayıf nâtüvanım
Sığındım geldim penaha

Ben bir günahkâr biçare
Niyazım gani settara
Efendim geldim yalvara
Yaradan kadir Allah’a

On iki sırrı şehzade
Âşıkı salar feryade
Kimim var senden ziyade
Yönüm döndüm kıblegâha

Esirî der ki ey Bârî
Öldüm yalvarı yalvan
Aşıkların kisb ü kârı
Mürşit dedik Feyzullah’a

-72-
Seçmez yediyi sekizi
Ol şahıs arif say(ı)lır mı
Tanıyıp bilmez ikizi
Bu manadan ayılır mı

Özünü bilmez bî – basar
Her nadana kulak asar
Hüzünü dilinden kasar
Ana gevher koyulur mu

Balla katar sirkeni
Unutmuş yolu erkânı
Kırmış katardan erkânı
Ana yolcu deyilir mi

Kimi dede kimi baba
Kimisinin gönlü kaba
Bir mana kim dipsiz kaba
Hak lokması koyulur mu

Esiri olma gel âsi
Gerçeğe bağla ihlâsı
Bülbüle gülşen duası
Feryad etse duyulur mu

-73-
Seni reftarına intizar iken
Yad ellere karşı salınma dostum
On sekiz bin alem aşikar iken
Gizleyip sırrını bilinme dostum

Beni çektin gami hicran dağına
Gönül arzu çeker yeğli yeğine
Rast geldim güzellerin çağına
Oyunbazsın desem alınma dostum

Kul edip özünü pazarda sattın
Necef deryasına Zülfikar kattın
Ezelden benimle ahd aman ettin
Olur olmaz yerde bulunma dostum

Kan ederim kalbi rakip bakarsa
Acepleme fırak beni yakarsa
Mürg ü hasret sineme el takarsa
Güç olur sensiz ben olunma dostum

Esiri’yi çaker etsen kapında
Arzum kaldı dergahında tapunda
Noksan yoktur hiç yaptığın yapında
Aşkile malamat gülünme dostum

-74-
Sıfat uğrusu kallaşı
Gönül sadık yar mı sandın
Her yüze gülücü nâşi
Ahd-ı amanı bir mi sandın

Çekme sen beyhude emek
Emek değil lâşi demek
Boş anbar dipsiz külek
Ani hâki kâr mı sandın

Bugün yarın gün geçirir
Fırsatı elden kaçırır
Can kuşu tenden uçurur
Eğlenecek yer mi sandın

Hayıflar gafil gücüne
Koydun vesvası içine
Bak sıfatına veçhine
Geçti vakit er mi sandın

Muhabbeti verme ile
Cahil bu demi ne bile
Gel Esiri dilek dile
Efsane Pazar mı sandın

-75-
Sırat mizan kurulunca
Cümle günah sorulunca
Bin bir ayak dirilince
Mahşer günü aradasın

Vermiş hana tutsağı
Beyhude geçirmiş çağı
Âşıklar okudu ağı
Dahi Mualla karadasın

Zihneyle sofu bu sözü
Şaşırmadık kadim izi
Usta hacat yaptı bizi
Kaynağın yok küredesin

Uzatma amelsiz fışkı
Yazdığını bir sen oku
Görsen tanımazsın Hakk’ı
Sen başına sıradasın

Yazıldı otuz üç varak
Âşıklara verdi sebak
Esirî dedi enelhak
Ol sebep çar-paredesin

-76-
Tutup bir ahımı bine yetirdi
Dile destan etti kaşı yay beni
Bülbül gibi feryadımı artırdı
Yıktı viran etti kaşı yay beni

Sormadı ahvalim bilmem ne hikmet
Düştü gurbet ile dane-i kısmet
Bu sırrın aslına ermedim mürvet
Bak perişan etti kaşı yay beni

Ömrüm bahçesinde yad yelmi esti
Hercai sözlerin canımın kasti
Sanırdım bimarım gözleri mesti
Haki yeksan etti kaşı yay beni

Maşukun aşıka cevri cefası
Mürüvvet diyene mekri kazası
Dokunma gönlümen çeksin cezası
Gözden nihan etti kaşı yay beni

Gel Esiri her hikmette bir hal var
Kusuru günahı özünde bul var
Seni bünyad eden üstada yalvar
Yaptı insan etti kaşı yay beni

-77-
Ağlasana Sefil Mecnun
Saçı Leylâ küstü bize
Boynu eğri koyup mahzun
Felek çaldı desti bize

Nedir bu sevda gaziler
Cesette canım sızılar
Gönül aşnasın arzular
Minnet eylen dostu bize

Bülbülüm yarım bağlara
Mecnunum düştüm dağlara
Bak bu fîrgatli çağlara
Acı yeller esti bize

Nasıl kıydın melek nesli
Var mıdır bu yarin misli
Serimiz dumanlı puslu
Gam leşkeri bastı bize

Beni yarimden ayırdı
Ahimi halka duyurdu
Efendim hicret buyurdu
Ecel banı bastı bize

Gel gönül feryat et gülme
Eden Hak kimseden bilme
Gel Esirî gafil olma
Gör feleğin kasdi bize

-78-
Velbağsü bağdel-mevt günler gelince
Hıfzet bizi nar-ı mirandan sakla
Bin ayak bir kalıba mahşer olunca
Korkutma canımı ziyandan sakla

Sen bilirsin benim halim ahvalim
Kesmem mürüvvetinden son nefes dilim
Eleste demine bağladım belim
İman arzederim gümandan sakla

İlâhi gösterme kabir azabın
Akibet içeriz ecel şarabın
Rahmeyle ki dürüst vere hesabın
Kış etme yolumu dumandan sakla

Eğer sorucular süngü salırsa
Hak sahibi gelip hakkın alırsa
Melek nesli karşımıza gelirse
Yakma bizi nar-ı dühandan sakla

Gel Esirî bal edegör zehrini
Pak et ki sultan gire şehrini
Hazer eyle imandaki mührünü
Onu din oğrusu şeytandan sakla

-79-
Yalvardım Mevla’ya geçmedi dilek
Aldı zapteyledi bu dert vah beni
Erenler de merdan yayın açmadı
Kabdan kaba soktu bu dert vah beni

Yalvardım Mevla’ya olmadı çare
Yanıyor yüreğim kaynaşır yara
Ezelden yazılmış kanunu tura
Bölük bölük böldü bu dert vah beni

Kerbela’ya yolladım bir yavru emlik
Eylen dedim eylenmedi bir demlik
Dedim mahbup ne gördün benden kemlik
Dedi kurban içinister hah beni

Esiri gel dinle emri hüdayı
Küş eyle gel Kerbela’yı nidayı
Sene seksen yedi Muharrem ayı
Bu hizmete layık gördü Hak beni

-80-
Yaradan Allah’tan imdad olmazsa
Beyhude sevdaya yelsem çare ne?
Alemler serveri şefkat kılmazsa
Ararat günleri kalsam çare ne?

Kimse gelmez feryadıma ünüme
Hayıf yahşi yaman geçen günüme
Bir zalim er urup kıysa canıma
Hem ağlasam, hemi gülsem çare ne?

Kiraman katibi defter açınca
Azm eyleyüp kervan konup göçünce
Bu can kuşu kafesten birgün uçunca
Gül gibi sararıp solsam çare ne?

Can titrer cananına yetmeye
Bülbül gibi dost bağında ötmeye
Bir kamil mürşitten deman tutmaya
Hak nasip etmemiş yelsem çare ne?

Esiri der, haktır kuran icadı
Arifler dilinde muhabbet adı
Bir kişiye destur vermiş üstadı
Varsam ana haset kılsam çare ne?

-81-
Yardan ayrılalı işim zar fırak
Bildir ahvalimi seher yelleri
Asla kılmaz gönül bir yerde durak
Geçer hayalimden şirin dilleri

Aşık olup sevdim hakikatli yar
Aşkın zincirine oldum giriftar
Badı saba böyle söyle bir bir var
Mecnun, Leyla gibi gezdim çölleri

Men seni sevdim ey melek suret
Ayrılmaz serimden dert ile firgat
Yusuf ile Zelha gibi akıbet
Tutuşa zarımdan Kenan elleri

Hey kara gün senin ömrün az olur
Dolanır neşesi, bahar, yaz olur
Herkes huplu hubbun bulur saz olur
Garip bülbül arzu çeker gülleri

Yine senden olur bu derde derman
Şahım kereminden bir eyle ihsan
İki eli koynunda zayıf natuvan
Sana malum Esiri’ nin halleri

-82-
Anasır gömleğin giydim serime
Uyudum gafletle bu yana geldim
Meğer üçler ağah imiş sırrıma
Kün dedi erenler uyana geldim

Karnında akladı Yunus’u balık
Balık bahane oldu emretti Halik
Dört kapı erkanın verdiler salık
Gizli sır içinde ayana geldim

Halas buldu hidayete erenler
Aşk olsun dediler gerçek erenler
Eleste demine ikrar verenler
Alım satım edip dükkana geldim

Batıl dava kılmam birdir pazarım
Anın içün böyle sermest gezerim
Üç huruftan dört kitabı yazarım
Okudum defteri divana geldim

Gel Esiri oku deccal bu dersi
İsmi azam budur ayetel kürsi
Ne Suryani ne Arabi ne Farsi
Aşka düşüp Türki lisana geldim

-83-
Arifler yoklamış halli halince
Yine talip bilir pir kıymetini
Suçlu suçsuz ulu divan olunca
Pervaneler bilir nar kıymetini

İhlası yoldaş et olasın talip
Düşüp marifetten gezdirme kalıp
Aşık olup candan maşuku bulup
Derler aşık bilir yar kıymetini

Şaraban tahurdan lezzet kapanlar
Dört kapıya kırk makama tapanlar
Konup gül dalına yuva yapanlar
Bülbül bilir gülizar kıymetini

Sımn deme iki yiizlü kallaşa
Yarın zebaniler başına üşe
Mihenkte bir m’olur cevahir taşa
Ancak sarraf bilir zer kıymetini

Gel Esiri meyil verme her dile
Sadık dost gerek ki halinden bile
Damgasız metai alma bir pula
Bezirganlar bilir şar kıymetini

Yararlanılan Kaynaklar:
http://turkuler.com
http://culhalibiz.webnode.com.tr/esiri-baba/
http://asikremzani.net
İsmail Özmen, Alevi-Bektaşi Şiirleri Antoljisi 1998
Teşekkürler: Ali Ekber Ay (Hekimhan/Çulhalı)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir