Feyzullah Çelebi (Feyziya)

Bir olalım, iri olalım, diri olalım.
Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli

Feyzullah Çelebi, Veliyettin Çelebi’nin küçük oğludur.Büyük kardeşi Ali Celalettin Çelebi’nin ölümü üzerine, Abdü’l- Aziz tarafından verilen 16 Ramazan 1288 (1871) tarihli fermanla Hacı Bektaş Veli Dergahı’na postniş olmuştur.Feyzullah Çelebi, bilim ve öğrenime çok önem veren, şairlik yeteneği çok güçlü bir kişidir.Olgun ve hoş görülü davranışları ile geniş çevrelerde ünlenmiş ve saygı kazanmıştır. Onun yaşadığı yıllarda Hacıbektaş gerçek bir öğrenim merkezi olmuştur.
Deyişleri, alevi-bektaşi çevrelerinde çok yaygın olmakla beraber topla olarak bir divanına rastlanılmamıştır. Feyzullah Çelebi 1878 yılında ölmüş Hacı Bektaş Veli Külliyesi Kırklar Meydanı’nda toprağa verilmiştir.Feyzullah Çelebi şiirlerinde, Feyzi,Feyziya,Feyzullah veSeyyid Feyzullah mahlaslarını kullanmıştır.
(A.Celalettin Ulusoy , Pir Dergahından Nefesler ,sf.75)

DEYİŞLERİ
1
Bugün yarın derken çok zaman geçti
Gidem dedim gidemedim yare ben
Bu ayrılık dilde çok yare açtı
Hasret kaldım o gül yüzlü yare ben

Verdi felek bana bin türlü elem
Geldi geçti ömrüm ah ile her dem
Bu dilde açılan yaraya merhem
Çok aradım bulamadım çare ben

FEYZİYA gönlümüz derdi elemde
Böyle taktir olmuş levh-i kalemde
Bir gonca gül için bezm-i alemde
Düştüm bülbül gibi ah-u zara ben

2
Sen bir lâ nazirsin ey nur-u akdem
Hüsnünde sure-i Rahman yazılı
Menba-ı vefasın ey kan-ı kerem
Hakkında çün aff-ı güfran yazılı

Yüzün bir mah-tab zülfünse leyal
Nutkun zülfikar’dır düldüle misal
Leb’in ab-ı Kevser kaşların hilal
Sırat-el müstakim mizan yazılı

Ne müşkil hal imiş sana dil vermek
FEYZİ’nin muradı vaslina ermek
Acep ne nimettir cemalin görmek
Hak’dan bize lutf-u ihsan yazılı

3
Atma dilber atma gamze okunu
Şu benim sinemde taş yaresi var
Vurdu felek bana aşkın zahmını
Kanayan sinemde şiş yaresi var

Fermanım elinde yazar katipler
Dermansız derdime neyler tabipler
Sitem taşı ile vurdu rakipler
Şu benim sinemde taş yaresi var

FEYZULLAH bu sözde nedir devasız
Hiç günüm geçmiyor başım kavgasız
Uğrunda kim öldü behey vefasız
Omuzum üstünde baş yaresi var

4
Bin derdim vardı bin daha oldu
Derdimin dermanı aman ha aman
Gülistan benzimin gülleri soldu
Gonca-i handanım amman ha amman

Halimde galmadı aram-u garar
Gün be gün erişir ömrüme zarar
Medet ey efendim sen verme melal
Gönlümün dermanı amman ha amman

Yaktı derunumu bir per-i peyker
Nar-ı hasret odu bu cana eser
Derd-i hasretinle ölürsem eğer
Canımın cananı amman ha amman

Bana cevr edersin ey kaşı kare
Yüreğimde açtın sağolmaz yare
Yüzbin tabib olsa bulunmaz çare
Yaramın lokmanı amman ha amman

Gamze-i zülüfün çeşmim yaş eyler
Cismin bir işaret eyler kaşeyler
Cahil sır saklamaz seni faş eyler
Kaşları kemanım amman ha amman

FEYZİ çeşmim yaşı dur etti yetiş
Gamlıyım felekten yedim hazar muşt
Bir daha göreydim durma gel yetiş
Çıkmadan bu canım amman ha amman

gülistan bezmi: gül bahçesinde yapılan muhabbet
goncayı handan: gülen gonca:
aram: durma
melal: bıkma
peri peyker: peri gibi güzel yüzlü
narı hasret: özleyiş ateşi
cevr: eziyet
faş etmek: açığa vurmak
hazan nuş: ayrılık içkisi

5
MİRAÇLAMA
Miraç okudu Cebrail
Muhammed Mustafa mah’i
Hak emrine oldu kail
Eyledi bir azm-i rah’i

Gaipten yandı bir çırak
Çünkü yakın oldu ırak
Cebrail getirdi Burak
Bindi ol Habib-ullahi

Burak kadem bastı arşe
Erişti fevk ile ferşe
Hak kadirdir cümle işe
Eyledi bir gez-nigâhi

Bir nida erişti Hak’tan
Ya Muhammed’im Burak’ta
Göz kamaşır şerer-nâk’tan
Müminlerin kıblegahı

Yolda ırast geldi bir şîr
Ya nedir bu işe tedbir
Hatemiyi ağzına ver
Sundu iki cihan şahı

Çıktı sitr-el müntehaya
Erişti ilanihaya
Kavuştu sırr-ı Hüda’ya
Seyretti Cemalullahı

Orda gördü bir nevcivan
Yüzü şemsi mahi taban
Cemalına oldu hayran
Nazar kıldı âl-Allah’i

Sordu doksan bin kelamı
Hak ile nik-ü namı
Bir dem eyledi âramı
Bu ne sırdır ya ilahi

Gaipten geldi yeşil el
Verdi sib, şir, engûr,asel
O demde gördü bir mahfel
Selmanı şey’en lillahi

Ayak üstü kalktı server
(Canlar ayağa kalkar)
Oldu gönlü gözü enver
Sır ile oldu münevver
Dedi bu hikmet ilahi

Oldu miracın mübarek
Hak kıldı Kur’an tebarek
Şanına levlâk-e levlâk
Padişahlar padişahı

Vardı kırkların cemine
Oturdu Hak makamına
(Canlar oturur)
Hü dedi gerçek demine
Dem-be-dem Resulullahi

Buyurdu ol nur-u vahid
Size armağan bu tevhid
Cümlesi de oldu sacid
Zikretti kelamullahı

Kırklar bir şerbet içtiler
Can ile baştan geçtiler
Cezbe-i aşka düştüler
Ettiler kırklar semahı

Gözleri kurretü’l ayn
Ali bin Hasan Hüseyin
İmam-ı Zeynel Abidin
Güruh-u Naci güvahi

İmam Bakır İmam Cafer
Kazım Musa Rıza Server
Şah Taki ba Naki Asker
Muhammed Mehdi penahı

Ata bahş eyledi lütfundan
Dûr eyleme rahmetinden
Mahrum koyma şefkatinden
Geda FEYZİ pür günahi

6
Beri gel ey âşık esrârı farket
Erenler meydânı sazınan değil
Muhabbet dediğin ekip yeşertmek
O da lâf ü güzâf sözünen değil

Muhabbette bin bir türlü sedâ var
Mü’minlerde çeşit çeşit edâ var
Yol içinde kırk makamlı cadde var
O da bu gittiğin izinen değil

Yol oğlu yoldadır yoldaş içinde
Nesne hâsıl olmaz kallâş içinde
Hakk’ı gören görmüş az yaş içinde
Altmış yetmiş seksen yüzünen değil

Kuş misâli her kaynağa konarsın
Acı tatlı demez içer kanarsın
Ayn-el yakîn Hakk’ı gördüm sanarsın
O da bu gördüğün gözünen değil

Feyziyâ pirimden nasihat aldım
Men aref sırrına erdim uyandım
Katreler içinde ummana daldım
Çoklara karıştım azınan değil

lâf ü güzaf: boş sözler
ayn-el yakîn: gözüyle görmüş gibi, kat’i

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir