Kul Hasan

Kul Hasan’ın yaşamına ilişkin kesin bir bilgi yoktur. Ancak yöredeki anlatılara göre 1700’lü yılların 2. yarısıyla 1800’lü yılların ilk yarısında Merzifon’un Harız (şimdiki adı Gümüştepe) köyünde yaşadı.
Yaklaşık 14 yaşında âşık oldu. Varlıklı bir ailenin çocuğu olmasına karşın evinden uzaklaşarak köyün çobanlığını yaptı. Nasıl bir eğitim aldığı bilinmemesine karşın dini bilgisi ve becerisiyle öne çıkan Kul Hasan’ın cemler yaptığı ve dönemin birçok aşığıyla görüştüğü anlatılmaktadır. Kul Hasan köyünde mütevazı bir yaşam sürdürdü ve çoğu zaman karşılık beklemeksizin çobanlık yaptı. 5 çocuğunu birer hafta arayla kaybetti, bundan dolayı çok zor dönemler geçirdi.
Alevi-Bektaşi geleneğinin yöredeki önemli şairlerinden biri olarak kabul edilen Kul Hasan yöre halkı tarafından efsanevi boyutta kabul gördü ve birleştirici bir işleve sahip oldu. Özellikle köyü denetlemeye gelen devrin kadısına karşı gösterdiği direnç ve bilgece tavır kendisini daha da saygın hale getirdi. Kul Hasan köyünde öldü ve orada toprağa verildi.
KAYNAK: AKBULUT Ali Cem, Gazilerovacığı Âşıkları, KaraMavi Yayınları, 2010, İstanbul

DEYİŞLERİ
1)
Biz de şu dünyaya geldik han gibi
Nice sultan geldi geçti can gibi
Ömrümüz tepeye değdi gün gibi
Felek bizi gafil buldu avuttu

Ömür değirmeni unun öğüttü
Bir melüllük çöktü şimdi firkatte
Hayır amel ister kazanç ahrette
Felek bizi gafil buldu avuttu

Yüküm tutup düzemedim kervanı
Cehti olan evvellinden devranı
Fırsat elde iken sürün devranı
Felek bizi gafil buldu avuttu

Sefil KUL HASAN’ ım gelir sözüme
Ecel oku geldi değdi gözüme
Evvel şikar olmaz idi bazıma
Felek bizi gafil buldu avuttu
KAYNAK: AKBULUT Ali Cem, Gazilerovacığı Âşıkları, KaraMavi Yayınları, 2010, İstanbul

2)
Devredip de şu âlemde gezerken
Irast geldim bir örenin taşına
Dedim ören ne zamandan ıssızsın
Ne gelmiştir ne gelecek başına

Nuh Peygamber zamanından böyleyim
Emir Haktan geldi kime ne deyim
Başıma geleni bir bir söyleyim
Hele bir kez otur yanıbaşına

Ta ezelden coşkun akan sel idim
Şenliğim çok idi mamur büyüdüm
Olanca şenliğim habire huydum
Bakmıyon mu mihrabımın taşına

Dört lüleli pınarlarım akardı
Güzellerim seyrangaha çıkardı
Her hanemde bin bir deve ıhardı
Bakmaz mısın hanlarımın taşına

Çok yiğit şahbazım vardı bu evde
Kimi saz çalardı kimi güvende
Çok kızı da gelin ettim bu evde
Bakmaz mısın ela gözün yaşına

KUL HASAN’ım bunu böyle söyledi
İndi aşkın deryasını boyladı
Ören sana yolum nerden uğradı
Dayanamam firkatine coşuna
KAYNAK: AKBULUT Ali Cem, Gazilerovacığı Âşıkları, KaraMavi Yayınları, 2010, İstanbul

3)
Veren geldi emanetin götürdü
Benim gibi yüzü solmuş var m’ola
Hey erenler ben bir yavru yitirdim
Benim gibi yüzü solmuş var

Yürekten mi çıkar böyle bir sızı
Huriye meleğe benziyor yüzü
Oğul mahşerinde unutma bizi
Benim gibi yüzü solmuş var

N’olducağın kuzucuğum bilmedi
Erden evliyadan imdat olmadı
Hızır bile yetişip de gelmedi
Benim gibi yüzü solmuş var

Felek pençe vurup belimi bükme
Yavruyu alıp da yuvamı yıkma
Topraklar incitip yavrumu sıkma
Benim gibi yüzü solmuş var m’ola

Ölüm bize yaran oldu eş oldu
Giden oğul böyle böyle beş oldu
Sefil KUL HASAN’ım kaygıya daldı
Benim gibi yüzü solmuş var m’ola
KAYNAK: AKBULUT Ali Cem, Gazilerovacığı Âşıkları, KaraMavi Yayınları, 2010, İstanbul

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir