Sıdkı Baba (Pervane)

Sıdkı Baba

Doğum: 1281 (Miladi: 1865)
Gerçek adı Zeynel Abidin olan, Sıtkı Baba’nın soyu Oğuz Türkleri’nin Bozok koluna bağlı Dedekargın örelerine da aşiretinden gelir. Dedekargın aşireti Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılırken bir grup da Malatya’da Tohma çayı kenarında Çerme adında bir köye yerleşmişler, uzun yıllar bu köyde yaşayarak arazi ve mülk sahibi olmuşlardır. Bunların arasında Hacı Ahmetler diye tanınan bir aile vardır. Sıdkı Baba’nın dedesi bu Hacı Ahmetlerdendir.
Zeynel Abidin ‘in ilk adı Pervane’dir. Pervane on iki yaşına geldiğinde ününü duyduğu Hacıbektaş Dergâhına gitmeyi arzular, annesinden izin ister. Annesi çocukluğu bahane ederek izin vermez, “biraz daha büyü de sonra gidersin” der. Fakat Pervane aklına koyduğu için bir gün habersizce kaçar, farkına varan annesi arkasından atlı göndererek yoldan çevirtir. Pervane bir süre sonra tekrar kaçar ve bu sefer planını uygulamayı ve Hacıbektaş’ a ulaşmayı başarır.


“Hublar serçeşmesi nuru Feyzullah
Arz ettim cemalin seyrana geldim”

Pervâne 1293 yılında dergâha gittiğini ve o zaman on iki yaşında olduğunu deyişlerinde tekrarlamaktadır. Buna göre doğum yılı 1281 miladi 1865’tir.

Pervâne, Feyzullah Çelebi’ ye gösterdiği bağlılığı daha fazlasıyla oğlu Cemaleddin Çelebi’ ye de göstermiştir. Kendisine verilen görevleri yapmaktaki çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile dikkati çekmiştir.
Pervane, iki yıl sonra kısa bir süreliğine memleketine gider, dergaha döndüğünde Feyzullah Efendi ölmüş, yerine Cemalettin Çelebi geçmiştir. Bundan böyle ona hizmet edecektir. Ömrünün sonuna kadar kullandığı mahlassı da Cemalettin Efendi’ den alacaktır; On dört yıl sonra, Pervane hizmetine sadakatini gösteren Sıtkı adını alacak ve deyişlerinde buna değinecektir;
1
“Cemaleddin sultan dil-i şadıma
İrşad ile Sıdkı dedi adıma
Hasılı yetirdin her muradıma
Ya rabbena şükür elhamdülillah”
2
“On dört yıl dolandım Pervanelikte
SIDKÎ ismim buldum divanelikte
Sundular aşk meyin mestanelikte
Kırkların ceminde dar’a düş oldum”
3
“Mahlasım Pervane gezdim bir zaman
Sıdki mahlasını verdi bir üstad.
yedullah suresi okundu ilan
Hamdülillah beni eyledi irşad.”
4
“Er ceminde agah oldum bu sırra
Yüküm cevahirdir çözmem her yere
On dört sene hizmet ettim bir pire
Bu SIDKI mahlasın kazamdım yeter”
NOT: Bu dörtlükler farklı deyişlerden alınmıştır. Deyişlerin tam hali aşağıda mevcuttur.

DEYİŞLERİ
*18. deyiş hariç tüm deyişler SIDKÎ BABA Hayatı ve Divanından Örnekler- Muhsin Gül-1984 kitabından alınmıştır. Diğer kaynaklardan alınanlar ile karşılaştırılıp yazılmıştır.

1
Ne kaçarsın benden ey melek suret
Şema sakınır mı pervanesinden
Mansur gibi berdar olsam akıbet
Vazgeçmem zülfünün bir tanesinden

Kaldır seyredeyim hüsnü nikâbın
Ağlatıp akıtma çeşmin serabın
Bu yangın gönlüme aşkın şarabı
Doldur ver visalin peymanesinden

Sahibül adalet ey şahı huban
Lebinden bir buse eyle gel ihsan
Bezmi muhabbetten saki devran
Bâde esirger mi mestanesinden

Hançer vur sineme al kan et beni
Iydi vüslatından kurban et beni
Derim yüz istersen üryan et beni
Aşık can mı saklar cananesinden

SIDKI ya sıdkile eyledin karar
Kesseler kellemi edemem inkar
Hakikat babında sadakatli yar
Geçer mi aşığı divanesinden

2
Bir zaman efsane yeldim cihanda
Şimdi bir sultana eriştik şükür
Fehmettim eşyayı seb’ül mesan da
Nokta-i bürhana eriştik şükür

Yedi harften bir noktaya süzüldük
Esmaü’l Hüsna’ya anda yazıldık
Ehlibeyt’in katarına düzüldük
Menzil’i merdane eriştik şükür

Eliftir dersimiz be dir hecemiz
Feyz-i Hakka mazhar oldu nicemiz
Hakikat kitabın açtı hocamız
Sure-i İmrana eriştik şükür

Otuz altı babdan içeri girdik
Hamdülillah ne hub didara erdik
Kaldırdı nikabın cemalin gördük
Acaib seyrana eriştik şükür

SIDKI der dembedem zikrullahımız
Cana hayat verir Feyzullahımız
Sertac-i Muhammed eyvallahımız
Sırr-ı lamekana eriştik şükür

3
Aşk atına süvar olan aşıklar
Ölünceye kadar yorulmaz imiş
Hakkı can gözüyle gören sadıklar
Bu fani dünyaya sarılmaz imiş

Arifler mal için etmez teftişi
Cümlenin muradın veren bir kişi
Bir gerçeğe taktıranlar kirişi
Değme tokmak ile kırılmaz imiş

Kiraman katibi cümleyi yazan
Berhudar mı olur doğrudan azan
Fırsat elde iken sermaye kazan
Eli boş divana varılmaz imiş

Bahçesini serçeşmeden su varan
Muhabbet meyvesi biter firavan
Ehl-i Beytten çerağını uyaran
Kıyamete kadar kararmaz imiş

SIDKI der yar olma kavl-i yalana
Sakın emeğini verir talana
Burda Hünkar evladına mühib olana
O divanda sual sorulmaz imiş

4
Ayrılık dolusun aldım destime
Dostlar himmet eylen gidelim bugün
Hasret kaldım yaranıma dostuma
Dostlar himmet eylen gidelim bugün

Vücud yaralandı sağlanmak olmaz
Sair ateşlere dağlanmak olmaz
Gönül cüş eyledi eğlenmek olmaz
Dostlar himmet eylen gidelim bugün

Ayrılık firkatı düştü bu cana
Kavuşmak isterim kaşı kemana
Hasretteyim eşe dosta yarana
Dostlar himmet eylen gidelim bugün

Çekerim firkatı yanarım nara
Genç yaşımda çok hal geldi bu sere
Sekiz aydır hasret kaldım o yara
Dostlar himmet eylen gidelim bugün

Eşinden aynlan aşık del’olur
Akar gözlerimin yaşı sel olur
Böyle ayrılana bir gün gel olur
Dostlar himmet eylen gidelim bugün

Hasretim pek bu aylarda bu yılda
Nice bir gezeyim şu gurbet elde
Bizi unutmayın duada dilde
Dostlar himmet eylen gidelim bugün

Biçare PERVANE gurbette kaldı
Şu aşkın dertleri sinemi deldi
Aylar tamam oldu çileler doldu
Dostlar himmet eylen gidelim bugün

5
Çatılmadan yerin göğün binası
Muallakta iki nur’a düş oldum
Birisi Muhammed, birisi Ali
Lahmike lahmi de bire düş oldum

Ezdi aşkın şerbetini hoş etti
Birisi doldurdu biri nuş etti
İkisi bir derya olup cüş etti
La’l ü mercan inci dür’e düş oldum

O derya yüzünde gezdim bir zaman
Yoruldu kanadım dedim el’aman
Erişti car’ıma bir ulu sultan
Şehinşah bakışlı ere düş oldum

Açtı nikabını ol ulu sultan
Yüzünde yeşil ben göründü nişan
Kaf ü nun suresin ol(udum o an
Arş kürs binasında yare düş oldum

Ben Ademden evvel çok geldim gittim
Yağmur olup yağ’dım ot olup bittim
Bülbül olup firdevs bağında öttüm
Bir zaman gül için har’a düş oldum

Adem ile balçık olup ezildim
Bir noktada dört hurufa yazıldım
Ademe calı olup Şit’e süzüldüm
Muhabbet şehrinde kara düş oldum

Mecnun olup Leyla için dolandım
Buldum mahbubumu inanıp kandım
Gılmanlar elinden hulle donandım
Dostun visalinde nar’a düş oldum

On dört yıl dolandım Pervanelikte
SIDKÎ ismim buldum divanelikte
Sundular aşk meyin mestanelikte
Kırkların ceminde dar’a düş oldum

SIDKI’yam çok şükür didara erdim
Aşkın pazarında hak yola girdim
Gerçek ariflere çok meta verdim
Şimdi Hacıbektaş Pire düş oldum

Bu dörtlük bazı yerlerde “On dört BİN yıl” şeklinde geçmektedir. Bu hali kesinlikle hatalıdır. Sıdkı Baba, mahlassını On dört sene boyunca ettiği hizmet ile, Cemallettin Çelebi’ nin ona Sıdkı demesiyle almıştır.

6
Bir selam göndermiş o nazlı yarım
Yüz sürüp payına gitmeyinc’olmaz
Artar bülbül gibi Ah ile zarım
Dostun bahçesinde ötmeyinc’olmaz

Cennet bahçesinde Huri kızları
Hayal oldu, gözlerime gözleri
Keman ebruları güneş yüzleri
Sükker leblerinden tatmayınc’olmaz

Abdal oldum hırka giydim şal gibi
Aceb gülermiyim ben de el gibi
Bahçede açılmış gonca gül gibi
Canımı canına katmayınc’olmaz

Daha ne gam yarı bulduktan sonra
Sinem sinesine sardıktan sonra
Dost yolunda abdal olduktan sonra
Ar namus hırkasın atmayınc’olmaz

Kul PERVANE’m gitmez oldu hayalin
Ne yaman yeğindir derd ü melalin
Hublar serfirazı Nur-i Cemalin
Ulaşıp destine yetmeyinc’olmaz

7
Lamekan elinden kan’a getirdin
Ya Rabbena şükür elhamdülillah.
Hayat verdin bu cihana getirdin
Ya Rabbana şükür elhamdülillah

On iki yaşımda aşka düşürdün
Biryan ettin bu sinemi pişirdin
Kanat verdin nice dağlar aşırdın
Ya Rabbena şükür elhamdülillah

Sürdüm yüzlerimi ulu dergaha
Dergahta oturan gül yüzlü şaha
Dönmüşem yönümü ol kıblegaha
Ya Rabbena şükür elhamdülillah

Sene bin iki yüz doksan üçünde
İçirdiler aşk badesin düşümde
Bir güzelin sevdası var başımda
Ya Rabbena şükür elhamdülillah

Ayal verdip, evlat verdin, zat verdin
Kılıç verdin, kalkan verdin, at verdin
Her bir dileğimi iki kat verdin
Ya Rabbena şükür elhamdülillah

Biri üç yüz kırk oldu tarihi hicret
Kırk yedi yıl kıldım mürşide hizmet
Şeyh Sultan Feyzullah eyledi himmet
Ya Rabbena şükür elhamdülillah

Cemaleddin hünkar dil-i şadıma.
İrşad ile SIDKİ dedi adıma
Hasılı yetirdin her muradıma
Ya Rabbena şükür elhamdülillah

8
Siyah perçemlerin hatem yüzlerin
Garip bülbül gibi zareler beni
Hilal ebruların ahu gözlerin
Tığ-i sevda ile yareler beni

Kaşların bismillah vechin Beytullah
Seni öz eliyle yaratmış Allah
Sevmişem ben seni terketmem billah
Aşkın hançeriyle vuralar beni

Elif kametine hayran olduğum
Gece gündüz hayaline yeldiğim
Hep senin içindir boyun eğdiğim
Yoksa zapt’edemez buralar beni

Hub cemalin gördüm ah-ü zar oldum
Aşkına düşeli sevdakar oldum
Kalmadı tahammül bi-karar oldum
Meğer tabutlara saralar beni

SIDKI ‘yam billahi ben terketmezem
Başka güzellere gönül katmazam
Dövsen de kovsan da burdan gitmezem
Meğer ferman gelip süreler beni

9
Mahlasım Pervane gezdim bir zaman
Sıdki mahlasını verdi bir üstad.
Yedullah suresi okundu ilan
Hamdülillah beni eyledi irşad

Hicab perdeleri kalktı gözümden
Türlü hikmet zahir oldu özümden
Kerem buldum kadd-i serfirazımdan
Anın içün böyle olmuşum dilşad

Erişti feyz-i Hak eseri cana
Açtım gözlerimi baktım cihana
Çok şükür kul oldum azim sultana
Harabe kalbimi eyledi bünyad

Erenler şahından dersimi aldım
Doksan bin kelamın künhünü buldum
Aslı bir noktadır zatını bildim
Her, cana söylenmez iş bu istidad

SIDKI sadık bu mahlası bulalı
Kalmadı gönülde dünya melali
Mabudum, maksudum nüri Cemali
Ol bana Şirin’dir, ben ona Ferhad

10
Sadakat rahına olmuşum salik
Şunda bir gerçeğe inandım yeter
İstemem etseler aleme malik
Hakikat rengine boyandım yeter

Erenler yoluna eyledim iman
Sıyrıldı gönlüme şek ile güman
Tecrid defterine yazıldım el-an
El çektim alemden cılbandım yeter

Bir mürşidi kamil erdi cûşüma
Saadet külahını vurdu başıma
Kudretten bir mengûç taktım gûşuma
Kemerbest ilahi kuşandım yeter

Yazıldı gönlüme sebul mesani
Sağlığımda seyran ettim cihanı
Hak yolunda teslim ettim bu canı
Marifet kavline uzandım yeter

Er ceminde agah oldum bu sırra
Yüküm cevahirdir çözmem her yere
On dört sene hizmet ettim bir pire
Bu SIDKI mahlasın kazamdım yeter

11
Gine azmeyledin gurbet elleri
Efendim sultanım eğlenme tez gel
Bunca muhibbanlar bekler yolları
Kaşları kemanım eğlenme tez gel

Dolaşma gurbeti ey şah-i huban
Yanıktır bağrımız çeşmimiz al kan
Düştü gönlümüze ah ile figan
Nevreste fidanım eğlenme tez gel

Bize cevreyledin nesl-i mevali
Saldın gönlümüze derd ü melali
Ağlatma SIDKI’nı Yakup misali
Yusuf-u Kenanım eylenme tez gel

12
Severim sultan Cemal’ i
Eller ne derse desinler
Gönlümden gitmez hayali
Eller ne derse desinler

Bağlanmışım bir Allaha
Nesli hünkar Hamdullah’a
Gönül verdim Feyzullah’a
Eller ne derse desinler

Ali Hadi secdegahım
Bülbül gibi artar ahım
Balım Sultan padişahım
Eller ne derse desinler

Gönlüm bir sultana bağlı
Aşk elinden ciğer dağlı
Lale sümbül bahar çağı
Eller ne derse desinler

Sırrım söylemem naş’a
Demem bu hali kallaşa
Kul oldum nesl-i bektaşa
Eller ne derse desinler

Gönlümü sevdaya saldım
Şükür bir ikrarda kaldım
Muhabbet bahrine daldım
Eller ne derse desinler

Bülbül gibi kılıp ahı
Şükür buldum doğru rahı
Severim bir şahinşahı
Eller ne derse desinler

Yıl bin üç yüz sekiz oldu
Vakit tamam çile doldu
Gönül maksudunu buldu
Eller ne derse desinler

SEFİL SIDKI düştüm zara
Gönül arzu çeker yara
Vasıl oldum bir didara
Eller ne derse desinler

13
Gel beri serseri gezme cihanda
Fark eyle mürşidi var kapısına
Terk eyle benliği kalma gümanda
Özünü teslim et pir kapısına

Teslim et özünü illallah eyle
Hakkı tesbih edip zikrullah eyle
Tecella temanna eyvallah eyle
Asıl Mansur gibi dar kapısına

Dar-ı Mansur olup kıl Hakka kıyam
Erenler ceminde bulasın makam
Dört kapı üzere mürşide selam
Biatını yetir pir kapısına

Kim ki fehmeyledi şahlar şahını
Bunca müminlerin kıblegahını
Cahiller göremez Hak dergahını
Kamiller dizildi er kapısına

İblis ar eyledi sücuttan kaçtı
Lanetin halkası boynuna geçti
Şeytana uyanlar dergahtan düştü
Onları sürdüler nar kapısına

SIDKI bu sözlerim alana öğüt
Gönül kervanını dergaha yürüt
Evladı Hünkardan var bir deman tut
Sakın hizmet etme kör kapısına

14
Gel beri sır verme nadana hara
Namert ile esrar söyleşilir mi
Muhabbet istersen sadık dost ara
Cinsi gayri ile huylaşılır mı

Cahil-ü gümrahın düşme izine
Bel bağlama muhanetin sözüne
Varma meclisine bakma yüzüne
Münkirin sohbeti dinleşilir mi

Münkir olan mal buldukça kudurur
Alemde adına ahmak dedirir
Cömert olan bir nan bulsa yedirir
Bahil ile altın paylaşılır mı

Er olanlar hali olmaz çilleden
Aşıklar Hak için geçti kelleden
Celale uğrarsın sakın silleden
Aslan ile oyun oynaşılır mı

Gel ey SIDKI mertler ile sürüşme
Haddini bil anka ile yarışma
Gerçeklerin cümbüşüne karışma
Deryanın dalgası anlaşılır mı

15
Bugün seyre çıkmış hublar sultanı
Teşrif etti bezmi alâya bakın,
Şevkiyle münevver kıldı cihanı
Alnında nücum-i Zehraya bakın

Manayı velfecri okur gözleri
Bahseder Sure-i Nur dan yüzleri
Aklımı yağmaya verdi sözleri
Kalbimde devreden sevdaya bakın

Sanki gökten yere indi bir melek,
Bezmi aşıkan’a girdi, gelerek
Bir elinde meze sunar gülerek
Bir elinde meyi sahba’ya bakın

Dökülmüş zülüfler gül gerdanına
Hadisler yazılmış hub divanına
Yüz süren hac olur asitanına
Cemal-i Kabe-i Ulyaya bakın

Budur bu alemde hub padişahım
Mescidim mihrabım hem kıblegahım
Alâ sure-i Rahman işte güvanım
Vechinde esma-ül hüsnaya bakın

Açıp gonca misali çeşmi meftunun
Şad etti bülbül-i dil-i mahzunun
Tezyin etmek için bezmi mecnunun
Kaldırdı nikabın Leylaya bakın

Gelmemiş cihana böyle mâhpare,
Bir bakışta aklım aldı ne çare,
SITKI’ yı bülbül gibi düşürdün zare
Şol yüzü gül lebi hamraya bakın

16
Arz eyleyip geldim haki payına
Kabul et efendim mihman senindir
Ta ezelden âşık oldum soyuna
Kapının kölesi Selman senindir

Çeker sancağını erler gaziler
Gelir kurbanlıklar koçlar kuzular
Kudümden çalınır naylar sızlar
Saz muhabbet sohbet seyran senindir

Adalet tahtının sultanı sensin
Gönüller evinin mihmanı sensin
Tabipsin cümlenin Lokman’ı sensin
Her türlü dertlere derman senindir

Dergahın cennettir bahçeli bağlı
Garip bülbül gibi yüreğim dağlı
On sekiz bin alem hükmüne bağlı
Sen kutbül aktansın devran senindir

Aşk yolunda terk eyledim canımı
Canımı, malımı, hünü manımı
Kes gerdanımı akıt kanımı
Geldi SIDKI kulun kurban senindir

17
Azimet ederek bizim ellere
Devletli sultanım sen sefa geldin
Çoktan beri bakar idim yollara
Kaşları kemanım sen sefa geldin

Mesturdur veçhinde yüz on dört sure
Konduğun haneler gark olur nura
Noksanımız çoktur kalma kusura
Sahibül ihsanım sen sefa geldin

Hüsnün gördüm ruşen oldu gözlerim
Bu sinemi nar-ı aşka közlerim
Haki paye turab olsun yüzlerim
Ey aziz mihmanım sen sefa geldin

Asl-ı pakinizdir güruh-u naci
Cemalin kabesin görenler hacı
Kelamındır her yaremin ilacı
Tabibi lokmanım sen sefa geldin

SIDKI fakir kapınızın kemteri
Cemalin göreli olduk serseri
Velilerin serfirazı serveri
Şah-ı horasanım sen sefa geldin
(KAYNAK: Muhsin Gül, Sıdkı Baba Hayatı ve Divanından Örnekler, 1984, sf.91)

18
Bizim biatımız nesli Hünkâr’a
Nasip veren yeşil eli gözleriz
Biz boyun eğmeyiz kalbi kalleşe
Haktan zikreyleyen dili gözleriz

Biz şahlar şahından aldık fermanı
Beyhude gezmeyiz dağı ormanı
Her poyraza savurmayız harmanı
Pir elinden esen yeli gözleriz

Sırrımızı her cahile demeyiz
Ehlibeyt rahından geri dönmeyiz
Karga gibi daldan dala konmayız
Bülbülün konduğu gülü gözleriz

SIDKI ehlibeyte doğru rahımız
Velayet burcundan doğar mahımız
Sırrı Balım Sultan kıblegâhımız
Sulbten sulbe gelen nuru gözleriz

19
Duaz-ı İmam
İlâhi Mustafa Mürteza hakkı
İnsan-ı Kâmilden ayırma bizi
Yüz-i yirmi dört bin Enbiya hakkı
İnsan-ı Kâmilden ayırma bizi

Desti girimizdir İmam-ı Hasan
Hüseyn-i kerbelâ şah-ı şehid’an
İmam Zeynel, İmam Bakır elaman
İnsan-ı kâmilden ayırma bizi

Caferi Sadık cümlemizin serveri
Musa Kâzım, Rıza yolun rehberi
Medet mürvet Taki, Naki, Askeri
İnsan-ı kâmilden ayırma bizi

Muhammed Mehdi’dir şah-ı velâyet
İşitir cihanı nuru hidayet
Niyazımız budur her dem her saat
İnsan-ı kâmilden ayırma bizi

SIDKI’ yam dünyaya eyleme heves
Ruh pervaz edep de kalır bu kafes
Ya ilâhi evvel ahir son nefes
İnsan-ı kâmilden ayırma bizi

20
Ey erenler bu meydanda müşkülüm
Seçilmedi gitti bilmem ne haldir
Dosta gidem dedim bağlandı yolum
Açılmadı gitti bilmem ne haldir

Can ah çeker arzu kılar cananı
Dem be dem artmakta zar ü efganı
Hazırlandı amma gönül kervanı
Göçülmedi gitti bilmem ne haldir

Beller duman kış çevirdi yolumu
Balım Sultan sen bilirsin halimi
Dost aşkına doldurdular dolumu
İçilmedi gitti bilmem ne haldir

Bir ziya bulmuşum aşk çerağından
Can bülbülü çıkmaz dostun bağından
Secer bellerinden Yıldız Dağından
Geçilmedi gitti bilmem ne haldir

Sefil SIDKI abdal oldu yürüdü
Açılmadı dağlar duman bürüdü
Aşk derdinden çeşmim yaşı kurudu
Saçılmadı gitti bilmem ne haldir

21
Pervaz vurup arş yüzünde dönünce
Dinlen tarif edem yolu turnalar
Hidayet Mevla’dan kalkın deyince
Gözetleyin sağı solu turnalar

Varıncağız Amasya’nın üstüne
Secde kılın Hamdullah’ın postuna
Damanına, dergâhına, destine
Ezelden demişiz beli turnalar

Hamdullahtır gerçeklerin şahbazı
Çağrışın Melâ’yı açın pervazı
Ali Pir Civan’a kılın niyazı
Temaşa eyleyin eri turnalar

Ol Niyaz Babaya bir niyaz eylen
Toprağı kimyadır yükleri Taylan
Çal Dede Sultan’a ahvali söylen
Hoş mızrak tutar eli turnalar

Durmayın Çetmi’de açın pervazı
Emirce Sultan’a kılın niyazı
Hacıköy’de şehitlerin şahbazı
Anında bir ismi Deli turnalar

Merzifon’dan seyreyleyin obayı
Kılavuz eyleyin bad-i sabayı
Hem ziyaret edin Pir-i babayı
Hoştur o sultanın hali turnalar

Giderken uğrayın Balım Sultan’a
Sıdkile yalvarın erler uyana
Özleri bağlayın âl-i İmran’a
Kudretten uzundur kolu turnalar

İn Harız köyüne seyret didara
Bizim için selam söylen o yara
Sürün yüzünüzü Çıkan Pınar’ a
Onun ab-i zemzem gölü turnalar

Orda zikreyleyin gani hüdayı
Doldurun zemzemi için badeyi
Görmeden geçmeyin Göğce Dede’yi
Bekler memleketi, ili turnalar

Nacaklı’da görün koca sultanı
Kudretten açılır gülü gülşanı
Akar çeşmeleri hoştur seyranı
Türlü meyve verir dalı turnalar

Muallâdan görün Kandil Baba’yı
Ziyaret eyleyin alın duayı
Pervaz vurun seyreyleyin Kovay’ı
Ora muhabbetin yeri turnalar

Kovay’dan geçinde doğru bir rahtır
Açılır gülleri yeri mübahtır
Hasan Dede derler hoş nazargâhtır
Kuşları var hoştur dili turnalar

Hamama varınca seyret gül-ab’ı
Başında bekliyor çifte arabı
Ağca Dede ile Elvan Çelebi
Estirir poyrazı yeli turnalar

Kuşsaray üstünden açınca heman
Uğraman Çorum’a ademi yaman
Ömert’ten geçince Garipçe Sultan
Garip garip söyler dili turnalar

Bir gececik yatın Kırklar dağında
Bülbül öter bahçesinde bağında
Açın kanatları seher çağında
Seyredin ülkeyi ili turnalar

Çıkın arş yüzünde yüceden dönün
Hüseyin Gazi’ye varınca konun
Zemzem ü Kevserdir gölünde yunun
Bağlan o sultana beli turnalar

Bundan öte gideceğin Bozok’tur
Baharın hasbahçesi hubları çoktur
Güzelli, mihmandar emsali yoktur
Onları tarif eder yolu turnalar

Eğer düşerseniz Malya çölüne
Niyaz kılın Otman Baba beline
Konun Çilehaneye, Seyfe gölüne
Kudretten akmakta balı turnalar

Yükseğinden seyreyleyin inişe
Dostun kahvecisi Ali Derviş’e
Muradım, maksudum, arzum hemişe
Hünkâr Hacı Bektaş Veli turnalar

Sürün yüzünüzü Hazret-i Pire
Şah Balım Sultan dertlere çare
Nuri Feyzullah’ tır bir kaşı kare
Irgalanır zülfün teli turnalar

Çeşmesinden abı hayat içilir
Üstümüze nur-i rahmet saçılır
Lale, sünbül, gül-ü reyhan açılır
Solmaz has bahçenin gülü turnalar

Bahçenizde garip garip öteyim
Matahımı müşteriye satayım
Hasta düştüm şu Harız’da yatayım
Sorun her ahvali, hali turnalar

Hamdülillah gören çeker mi yası
Pirim Bektaş Veli mülkün ihyası
Nur-i Cemalettin hubların hası
PERVANE ol yarin kulu turnalar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir