Seyrani
Ondokuzuncu asırda yetişen Bektaşî saz şairlerindendir. Uzun müddet Mısır’daki Kaygusuz dergâhında oturduktan sonra seyahat arzusuna kapılmış, Arap illerini ve Anadolu’nun birçok yerlerini gezmiş, nihayet Isparta’da yerleşerek evlenmiştir. Yeniçeriliğin lağvı hâdisesini bir destanla tasvir eden şairin 1260 – 1265 (M. 1844 – 1849) yıllan arasında Isparta’da öldüğü anlaşılmaktadır.
Seyranî’nin kendi el yazısı ile yazılmış bir divanı Isparta’nın Lagos köyünde Atabeğli Naci Kum tarafından bulunmuş, istinsah edilmiştir.
-1-
İhlâs-ı delilim ol nûr-u kudret
İki cihan eden kendidir kendi
Bizleri mukaddem cenâb-ı izzet
Aşka revân eden kendidir kendi
İbtidâ bir nûr-u kudret yarattı
Halkı halk etmezden kısmet yarattı
Arş u kürs ü levh ü cennet yarattı
Huri gılmân eden kendidir kendi
Dört kitab dört mezheb âdem eşyadır
Ol mahbûbun ismi rûha gıdâdır
Söyleyen söyleten nutk-i Hudâ’dır
Tûti lisân eden kendidir kendi
SEYRANİ kuluna aşkı tesellâ
İsmini özümde okudum yekta
Her kuluna verdi gûnâ tecellâ
Tertib Kur’ân eden kendidir kendi
Kaynak: ERGUN Sadettin Nüzhet, Bektaşî Şairleri, Devlet Matbaası, İstanbul, 1930
-2-
Behey tâlib can gözünü uyandır
Bu meydana sâhib meydan ol da gel
Pirler şerbetine canını kandır
İptidâ özünden mestân ol da gel
Yollar içre budur Hakkın has yolu
El tutanlar olur şah mü’min kulu
Mürşidin Muhammed rehberin Ali
İkrârında ahd ü peymân ol da gel
Teslim ol erlere sil süpür kalbi
Yetişir imdâda hak Hızır nebi
Pir Halil evlâdı İsmâil gibi
Doğranup tuzlanup kurbân ol da gel
Kendini kendine cehd et de buldur
Mahabbet ehli ol ayn-ı Cem güldür
Evvelâ ey talib nefsini öldür
Benliğin yabana at cân ol da gel
Böyle bulmuş tadın her helvacılar
On iki imamdan okur nâciler
Felekler sama’m döner bacılar
Nefsin başını biç üryân ol da gel
Bu meydanda farzdır dolu içilir
Allah birdir ikilikten geçilir
Budur farz-ayn nefsin başı biçilir
Çık küfürden ehl-i îmân ol da gel
Başta duran çeker gülbang-i yârı
Sererler sofrayı açarlar dârı
Lokmalar hak olub çekerler carı
On ikidir erkân Selmân ol da gel
Nazar eyle meydandaki çırağa
Niyâz eyle mürşid olan ocağa
Bir bacıyla bir er kalka ayağa
Sama’ içre bir er arslan ol da gel
Mahabbete kandır yavrularını
Pîrimdir gözeten kuzularını
Pervane veş gözet sürülerini
Koyunlara sâdık çoban ol da gel
Bend eyle ayırma özün Ali’den
Mü’min olan murad alur uludan
Balım Sultan Hacı Bektaş Veli’den
Mustafâ Mürtezâ imrân ol da gel
Hadîce Fâtıma yâr-ı garımız
Hasen Hulk-ı Rızâ din settârımız
Hüseyin mevâlî cân ü yârımız
Zeynelâbidîn’e hayrân ol da gel
Muhammed Bâkır’dan gel tut katarı
Ca’fer-i Sâdik’a eyle ikrârı
Mûsa-i Kâzım’dan gel bul esrârı
İmâm-ı Rızâ’ya candan ol da gel
Takı Nakî hakdır anla serveri
Hasen-ül-askerî dînin minberi
Muhammed Mehdi’dir mü’min rehberi
Tamam bunda işler devrân ol da gel
Üçler yedilerden sâkî görürsün
Kırklardan badeyi bâkî görürsün
Vücûdun şehrinde Hakkı görürsün
SEYRANİ bu şehre seyrân ol da gel
Kaynak: ERGUN Sadettin Nüzhet, Bektaşî Şairleri, Devlet Matbaası, İstanbul, 1930
-3-
îlm-i ledün dem çeküp sekrân olur Bektaşîler
Evvel âhır sırrına seyrân olur Bektaşîler
Lenterânî fehmine imrân olur Bektaşîler
Şehr-i dilde Tûr-i Mûsâ kân olur Bektaşîler
Hırka içre ser çeküp pünhân olur Bektaşîler
Sûretâ ehl-i harâbat cân olur Bektaşîler
Hoş görüp cümlesini gaybet yüzünden çıktılar
Yettiler birliğine mihnet yüzünden çıktılar
Kâr-ı dünyâdan geçüp zahmet yüzünden çıktılar
Vazgelüp mâsivayı kasret yüzünden çıktılar
Varlığın dağın delüp vîrân olur Bektaşîler
Râh-ı Hakka gün be-gün revân olur Bektaşîler
Nefs-i emmâresiniri üstüne makas oldular
Geçtiler inkâr yüzünden derdden halâs oldular
Tanrı’mn birliğine ikrâr ü ihlâs oldular
İptidâ nokta-i aşk bahrine gavvâs oldular
Sırrını sır eyleyüb irfân olur Bektaşîler
Haddi yok pâyânı yok ummân olur Bektâşiler
Seyr-i seyran SEYRANİ bir yâr elinden içtiler
Bezm-i vahdet câmını dildâr elinden içtiler
Buldular âb-ı hayat ahyâr elinden içtiler
Tâ Elest peymânesin Hünkâr elinden içtiler
Üç yedi kırk bir ile nihan olur Bektâşiler
Pir erenler râhına kurbân olur Bektâşiler
Kaynak: ERGUN Sadettin Nüzhet, Bektaşî Şairleri, Devlet Matbaası, İstanbul, 1930
-4-
Dolan gönül dolan eflâki arşı
Saadet bürcünün devranesi ol
Yâ sabûr yâ şekûr tevekkül başı
Yâ hamd ü senanın zikranesi ol
Edegör hazrete daima kulluk
O sana göstermez âlemde yokluk
İndi Rabbanide budur makbullük
Mahbuplar şahının divanesi ol
Dal yürü beratın alayım dersen
Doğru söyle sahih olayım dersen
Defineye malik olayım dersen
Harabat yerlerin viranesi ol
Okunur kitapta beyyinat dinle
Söyleten söyliyen bir sıfat dinle
Söz dinle iyi tut nasihat dinle
Ananın babanın bir tanesi ol
Ağlattığın güldür güldürdüğün kap
Döktüklerin doldur doldurduğun ap
Aldığın varsa ver yıktıkların yap
Gözle her tarafın kârhanesi ol
Belâlarâ sabret o yârdan dönme
Ol kazaya razı azardan dönme
İkrar ver ikrar al ikrardan dönme
Sözünün özünün merdanesi ol
Su gibi yüzünü yerlere pestet
Elini dilini belini bestet
Nutku fesahatle âlemi mestet
Aşkı İlâhînin meyhanesi ol
Kalk seherle zikri lisanca yürü
Uyandır kalbini irfanca yürü
Hükmeyle nefsine sultanca yürü
Âsitanı yârın şahanesi ol
Âdeme nazar kıl Rahmanın gözet
Gönüller mamur et zebanın gözet
Hubbu fillâh üzre mihmanın gözet
Bilâdı Bağdadın kâşanesi ol
Dostolup sarıl var bir yâr başına
Ya neler yazılmış er var başına
Cehteyle varasın pınar başına
Mahabbet meyinin atşanesi ol
Başına aşk tacın eyle dur üsküf
Derunun bahçesi açılsın şüküf
Ten içinde canın olunsun Yusüf
Her gönül mısrının sultanesi ol
Âdem âdemliğin bil cahil olma
Âdeme hürmet et gel kâhil olma
Nefes alıp verdikçe gafil olma
Ruhu zikrullahın her ânesi ol
Hub sıfat görün diyarı âhırda
Gaflet uykusuna yatma seherde
Herne görür isen özde nazarda
SEYRANİ o yârın seyranesi ol
Kaynak: ERGUN Sadettin Nüzhet, Bektaşî Şairleri, Devlet Matbaası, İstanbul, 1930
-5-
Eski libas gibi aşıkın gönlü
Söküldükten sonra dikilmez imis
Güzel sever isen gerdanı benli
Her güzelin kahrı çekilmez imis
Bülbül daldan dala yapıyor sekiş
O sebepten gülle ediyor çekiş
Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş
Kıyamete kadar sökülmez imis
Sevdiğim değildin böylece ezel
Askinim bağına düşürdün gazel
İbrişimden nazik saydığım güzel
Meğer pulat gibi bükülmez imiş
SEYRANI’nin gözü gamla yaş imis
Benim derdim her dertlere baş imiş
Ben bağrımı toprak sandım, taş imiş
Meğer taşa tohum ekilmez imiş
http://asikremzani.net/ozanlar/Ozan_Seyrani.html
-6-
Gönül senden geçer yardan geçemez
Bağlanmış ikrara kavi özlüyüm
Her sözüm dinleyen özüm seçemez
Sırat köprüsünden ince sözlüyüm
Benim sözüm çürük değil sağ gibi
Çürük sözler erir akar yağ gibi
Üzerinden kervan geçer dağ gibi
Yokuşluyum sanma beni düzlüyüm
Yolcu ateş yakmak ile yol almaz
Erenlerin dokunduğu çul yanmaz
Cehennemde günah yanar kul yanmaz
Ben günahtan sürmelenmiş gözlüyüm
SEYRANİ aradım onu her yerde
Aşk-ı hakikatla düştüm bu derde
Tuttum günahımdan yüzüme perde
Rabbim divanında kara yüzlüyüm
http://asikremzani.net/ozanlar/Ozan_Seyrani.html
-7-
Hak yoluna gidenlerin
Asa olsam ellerine
Er pir vasfın edenlerin
Kurban olsam dillerine
Torunuyuz bir dedenin
Tohumuyuz bir bedenin
Münkir ile ceng edenin
Silah olsam bellerine
Bir üstada olsam çırak
Bir olurdu yakın ırak
Kemiğimi yapsam tarak
Yâr zülfünün tellerine
Bir kâmilin yolun tutsam
Aşk oduna yanıp tütsem
Bülbül gibi feryat etsem
Muhabbetin güllerine
Vücudumu kavursalar
Yönüm yâre çevirseler
Harman gibi savursalar
Muhabbetin yellerine
SEYRANİ kaldır parmağın
Vaktidir Hakka durmağın
Deryaya akan ırmağın
Katre olsam sellerine
http://asikremzani.net/ozanlar/Ozan_Seyrani.html
-8-
Hünkâr Hacı Bektaş’ın talibiyim ben
Değilim Abdalı Aksarayi’nin
Şems-i Tebriz gibi galibiyim ben
Mevlevilerdeki “def ü “nay”inin
Çok küheylan kuyruğunu düğerim
Şah-Merdan Ali’ye boyun eğerim
Öğersem ben böyle bir er öğerim
İsmini çekmezem “Hatem Tayi”nin
Âşıklardan güzel sevmek şan kalır
Âşıkın benzinde sanma kan kalır
Dokunsa ok ucu kimde can kalır
“İbni Vakkas” gibi gazi yayının
SEYRANİ yemiştir felek sillesin
Evvelden çekmiştir aşkın çillesin
Gözünün kanıyla biçmiş hüllesin
Kerbela çenginin matem ayının
-9-
İdris terziliği icat etmeden
Endazeden geçti boynumuz bizim
Anka yaratılıp Kaaf’a gitmeden
Bin Kaaf’ı beklerdi toyumuz bizim
Kalıbını değiştirse birimiz
Zâhit bin yıl yusa çıkmaz kirimiz
Hayatta pâk eder bizi pîrimiz
Murdar ölmek değil bizim huyumuz
Bir SEYRANİ vardır başı feslimiz
Cümlemiz çarıklı, yoktur meslimiz
Münkire karışmaz bizim neslimiz
Mehdi’den ayrılmaz soyumuz bizim
http://asikremzani.net/ozanlar/Ozan_Seyrani.html
-10-
Bu gece uykuda gördüm bir mana
Ne ben yorabildim ne de yoran var
Erenler bir nişan dikmiş meydana
Ne ben vurabildim ne de vuran var
Aktı bir şehire gönlümün nehri
Bir kış baran oldu Huda’nın katn
Alt üst olmuş diye gezdim o şehri
Ne kimse üşümüş ne de buyan var
Bülbül okur güle binbir müsemma
Marifet değildir ilm-i muamma
SEYRANİ’yim benim derdim çok amma
Ne ben derdim derim ne de soran var
http://asikremzani.net/ozanlar/Ozan_Seyrani.html