Kul Himmet’e Dair| Pir Sultan’ın Dostları

Bu sayfanın hazırlanmasında Cahit Öztelli’nin, Pir Sultan’ın Dostları isimli eseri kullanılmıştır.


Şimdiye dek Kul Himmet’in ancak yirmi kadar nefesi kitaplara geçmiştir. Biz yüzlerce cönk tarayarak bu sayıyı çok artırdık. Kitabımıza aldık.

Kul Himmet’in nefeslerini birkaç ayrı bölümde toplamak yerinde olacaktır. Bunlardan bir bölüğü On İki İmamı anlatır, bir bölüğü İslâm tarihi ile ilgili savaş ve olaylara ilişkindir. Bir bölüğü de tarikat kurallarını öğretici (didaktik) türdedir. Onun asıl sanat değerini belirten içtenlikle söylenmiş (lirik) nefesleridir.

Kul Himmet’in sanat yapısının oluşmasında Hatâyî ile Pir Sultan Abdal’ın büyük etkisi olduğu görülmekte dir. Bu da olağandır. Aslında bu iki büyük ozan Alevî tekke edebiyatının yaratıcısıdırlar. Üçüncü olarak Kul Himmet gelir. Hemen bütün Alevi ozanlarında bu üçü nün etkisi görülür.

Kul Himmet’in nefeslerinin kimisi Pir Sultan adina da cönklerde yazılı olarak bulunmaktadır. Bunun daha sonra bellek yanılması ile defterlere geçtiğine şüphe yoktur. Pek az olmakla birlikte Şah Hatâyî’nin nefesleri, hem Pir Sultan’a hem de Kul Himmet nefeslerine karışmıştır. Bunları kesinlikle ayırmak elden gelmiyor.

Alevi-Bektaşi edebiyatının konuları bellidir. Hemen her ozan bu konularda nefesler söylemiştir. Bunlar şöyle sıralanabilir:

1) Ali’ye ve On İki İmam’a bağlılık (Düvaz-imam).
2) Kerbela ağıtları (Hüseyin’in şehit edilmesi).
3) Başta Hacı Bektaş olmak üzere pir ve mürşitlere övgü ve saygı, yerine göre onlardan månevî yardım şiirleri.
4) Tarikata bağlılık yollarını öğreten nefesler.
5) Tek varlık (Devriyeler) nefesleri.
6) Menkıbeler – Efsaneler – Hikâyeler (İslâm Tarihi).
7) Softalara, zâhitlere taşlamalar.
8) Zamandan yakınmalar, serbest söyleyişler, sevda ve karışık konulu nefesler.

Yukarıda saydığımız konuların bazılarında büyük ustalık gösteren değerli ozanlar yetişmiştir. Ama, hemen bütün nefeslerinde büyük sanat gücü gösteren ozanlar Ha tâyî, Pir Sultan ve Kul Himmet’tir. Çoğu zaman birbirlerine benzekler (nazire) söyler, aynı ayakları kullanırlar. Bu bakımdan nefeslerin ayrılması da oldukça güçtür.

Kul Himmet’in yetişmesinde Pir Sultan’ın her bakımdan büyük etkisi olmuştur. Bu nedenle aynı eylem ler içinde bulunmuşlar, kovuşturmalara uğramışlar, ceza lara çarptırılmışlardır. Sanat değerleri ve eylem birlikleri onların bugüne dek ünlerini korumalarını sağlamıştır.

Kul Himmet’in nefeslerinin hepsini derlediğimizi söylemek olanağı yoktur. Bizim bulamadığımız daha bir çok nefesinin bulunacağı bir gerçektir. Köyünde bulunan ve ona ait olduğu bildirilen cönkleri, ne yazık ki, elde etme olanağı bulunamadı. Bunlardan birazını köyün imamı, yüzünü görmediğim dostum İrfan Çoban, yazarak bana gönderdi.

Yine dostum İbrahim Aslanoğlu, Sivas bölgesinden elde ettiği cönklerden epeyce nefes gönderdi. Bunları (İ. A. – İbrahim Aslanoğlu) ile nefeslerin altında belirttim. Az fakat değerli bir bölümünü de değerli dost Dede Baba Doçent Dr. Op. Bedri Noyan’ın evindeki cönk lerden yazarak aldım.

Geri kalanlarını, üç yüzü bulan kendi kitaplığımdaki cönklerden topladım. Ayrıca Hacı Bektaş Dergâhi Kitaplığındaki cönkleri iki kere oraya giderek derlemeğe çalıştım.

PİR SULTAN VE KUL HİMMET

İkisi arasındaki yakınlığı «Pir Sultan Abdal» adlı kitabımda şöyle anlatmıştım: (Sayfa: 40)

«Pir Sultan gibi yaman bir uyarıcının elbette yardımcıları bulunması olağandır. Bunlardan ikisinin adı biliniyor. Biri KUL HİMMET, öteki KUL HÜSEYİN’dir. «Bu yardımcılardan ikisi de şairdir. Kul Himmet bir şiirinde şöyle diyor:

Bir sözüm de var tutana
Er odur Hak’tan utana
Kul olmuşuz PİR SULTAN’a
Eşiği de kıblegâhtır.
(sayı 70)

Kul Himmet bir nefesinde pirinin Pir Sultan olduğunu söyle bildirir:

Eydür KUL HİMMET, üstadım PİR SULTAN
Hem Küçük Yatağan, Büyük Yatağan
Erenler celladi ya Hacım Sultan
Zahirde, bâtında sen imdat eyle
(Sayı 27)

Pir Sultan da büyük yardımcısı «Kul Himmet Kardaş»ına selâm gönderir ve gittiği yerlerde yapacağı işler için gereken talimatı da kapalı bir biçimde verir. Dikkatle bakıldığında çok şeyler söyleyen bu demeyi olduğu gibi veriyoruz (ilk olarak Pir Sultan kitabımızda vermiştik, sayfa: 41).

Bizden selâm söylen Kul Himmet kardaşa
Vücudun şehrini gezsin de gelsin
Yedi kat yer ile yedi kat göğün
Onun mânâsını versin de gelsin

Benim aradığım Hazret-i Ali
Altından dökülmüş Düldül’ün nalı
Kırk arşın kuyudan kim çıkarmış yolu
Yolun tedarikin sürsün de gelsin

Dervişlik dediğin bir kolay işdir
Ali’nin gördüğü mübarek düştür
Canı yok, cismi yok, bu nasıl kuştur
Bu kuşun dilinden bilsin de gelsin

Derviş dediğin arıdır özü
Araya mı gitti garibin sözü
Demirin üstünde karınca izi
Karanlık gecede görsün de gelsin

PİR SULTAN ABDAL’ım, özümüz darda
Seni sakınırım ağyar nazarda
Çıkmadık can kazılmadık mezarda
Cenaze namazın kılsın da gelsin

Pir Sultan’ın ve Kul Himmet, Kul İbrahim, Kul Hüseyin’in nefeslerini birlikte ve dikkatle inceleyince, birbirlerine karşı olan yakınlıkları bütün açıklığı ile belirmektedir.

Bu topluluğun, on altıncı yüzyılın ikinci yarısında başlayıp on yedinci yüzyılın birinci yarısına kadar süren iran Safavî hükümdarlarına karşı, siyasal ve tarikat bag llıkları açıkça belli olmaktadır. Bu tutum Osmanlı devletinin yanlış siyaseti yüzünden doğmuştur. Milyonlarca özbeöz Türk olan, milli gelenekleri, islâmiyet yolu ile – gelen Arap kültürüne karşı savunan vatandaşlardı. Medresenin Arap kültürüne teslim olması karşısında, eski Türk kültürünü savunan göçebe ve köylülerdi. Hükümet baskısına karşı zaman zaman açıktan direnişe geçmişler; zaman zaman da gizli yeraltı çalışmaları yapmışlardır. İçlerinden yetişen büyük ozanlar, söyledikleri nefeslerle dağılmayı, yılgınlığı önlemiş ve ulusal birliği sonuna kadar ayakta tutmuşlardır. Bundan sonuç olarak şu gerçek ortaya çıkmaktadır.

Edebiyat, toplumun düşünce ve iman birliğini sağlamak birinci derecede etkin bir araçtır. İşte, adlarını saydığımız bu büyük ozanlar açtıkları çığır ile bunu sağlamışlar, kendilerinden sonra gelenler de geleneği sürdürmüşlerdir. Fakat, her devirde bu büyük topluluk korku içinde yaşamıştır. Tarikatlarını belli etmemeye çalışmışlardır. Ancak, Cumhuriyet’in gelmesi ile o korkulu karanlık günler, aydınlığa kavuşmuş, vicdanlar baskıdan kurtulmuştur.

KUL HİMMET VE KUL HİMMET ÜSTADIM

Kul Himmet’in nefeslerine, Kul Himmet Üstadım»ın da nefesleri karışmıştır. Daha doğrusu cönklerde görülenler Kul Himmet’in sanılmıştır. Bu yanlışlığı, son olarak İbrahim Aslanoğlu düzeltmiştir. Aslanoğlu, ikisinin aynı kişi olmadığını saptamış; Kul Himmet Üstadım’ın yaşamını ve nefeslerini bir kitapta toplamıştır (bakınız: İbrahim Aslanoğlu, Kul Himmet Üstadım, Sivas 1976).

Kul Himmet Üstadım (1779-1844) Sivas’ın Divriği ilçesine bağlı Karageban köyünden yetişmiş, orada ölmüştür. Güçlü bir sanatçı olan Kul Himmet Üstadım’ın asıl adı İbrahim’dir. Kul Himmet’e son kertede sevgi ile bağlı olduğu için onun adına «Üstadım»ı ekleyerek her şiirinde üstadını anmıştır. Bu tutum yaygın olmamakla birlikte başka ozanlarda da üstat tanıdıkları hakkında görülür.(1)

Ben de uzun süre Kul Himmet Üstadım’ı Kul Himmet sanmış ve İbrahim Aslanoğlu’na karşı direnmiştim. Sonunda Kul Himmet Üstadım’ın bir nefesini buldum. Burada ikisinin ayrı olduklarını meydana çıkartan açık tanıklar vardı. Olduğu gibi aşağıya aldığım bu nefeste Kul Himmet Üstadım’ın Kul Himmet’e karşı nasıl büyük bir sevgi beslediği, onu üstat tanıdığı açıkça görülmektedir.

———————
(1) On dokuzuncu yüzyıl şairi Sivasli Fakir Edna da, son dörtlük mısralarından birinde, her şiirinde Hatâyi’yi «Üstad Hatâyl, üstadım Hatayi, ustam Hatâyl» biçim- lerinde anar (bakınız: İbrahim Aslanoğlu, Divriği Şairleri, 1961). S. Nüzhet merhumun Fakir Edna’nın XVII. yüzyılda yaşadığını tahmin etmesi doğru değildir (bakınız: On yedinci asırdan beri BEKTAŞİ – KIZILBAŞ – Alevi Şairleri ve Nefesleri, İstanbul Maarif Kitaphanesi, tarihsiz).

Bir örnek verelim:
Fakir Edna’m, Hak’tan doldu bu dolu
Ustadım Hatayi kurdu bu yolu
Binbir ismi vardır, bir ismi Ali
Binbir ismi ile gelen Ali’dir


Cihan derya iken, dünya su iken
Ta ezelden arzumanım Kul Himmet
Şu dünyada hiçbir nesne yok iken
Anın içün arzumanım Kul Himmet

Âşıklar eyü dediler zannıma
Makluk muhtaç olmuş dünya imana
Gine imdat kaldı sahib- zamana
Anın içün arzumanım Kul Himmet

Âşık olsam, türlü mânâ söylesem
Bahri ile ummanları boylasam
İmam-ı Hüseyn’i dâva eylesem
Anın içün arzumanım Kul Himmet

Her kişi sevdiğin mat eder, onar
Hakk’ın da rahmeti ihsan yağar
Zöhre Yıldızı da dağından doğar
Anin içün arzumanım Kul Himmet

Ezelden ervåhu Hakk’ın nurudur
Muhammed Ali’nin gizli sırrıdır
Üstadımdır, sevdiğimdir, yarimdir
Anın içün arzumanım Kul Himmet

Nurdandır on iki âşıkın aslı
Allah bir, Muhammed, Ali’dir nesli
Bir içim sudandır suçumun aslı
Anın içün arzumanım Kul Himmet

Hatâyî, Pir Sultan, Teslim Abdal’ım
Gönülden çıkmıyor asla hayalin
Aslını sorarsan Muhammed, Alim
Anın içün arzumanım Kul Himmet

Elestü deminden gönlümüz cûşu
Alan arkadaşlara cevahir taşı
Doksan bin okunan âyetin başı
Anın içün arzumanım KUL HİMMET

KUL HİMMET ÜSTADIM, cemâlin cennet
Şol iki cihan serveri Muhammed
Bin bir ismi vardır, bir ismi HİMMET
Anın içün arzumanım KUL HİMMET (2)

——
(2) 
Bu belgesel nefes ilk olarak tarafımdan bulunmuş ve <Sivas Folkloru> dergisinin sayı 7, yıl 1973’de yayınlanmıştır.

Kaynak: ÖZTELLİ Cahit, Pir Sultan’ın Dostları, İstanbul, Özgür Yayın-Dağıtım, Birinci Baskı, 1984.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir