Cümle Canlara: Ali’yi Bilmeyen Kendini Ali Bilir!
Cümle Canlara,
Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişinleri Sefa Ulusoy ve Veliyettin Hürrem Ulusoy’un; son dönemde meydana gelen, Yolumuzun temel düsturları ve Alevi Bektâşi toplumunun inancında yeri olmayan yaklaşımlar konusundaki değerlendirmeleridir…
02 Ocak 2019 Çarşamba, Hacıbektaş
ALİ’Yİ BİLMEYEN KENDİNİ ALİ BİLİR! Ali’yi karadan okuyan yüzünün karasını görmez de Ali’yi karadan sanır. Ali’yiM karadan sananın teni kırk tene-şirden geçse yunup arınmaz: Ali nurdur, nurdandır; biz o nurdayız, o nurdanız! can da O’dur, canan da! Ne canımızı ne cananımızı elden biliriz; Alidir ki o konuştuğumuz dilden biliriz! Dilimiz hiçbir kitaba gelmez; her kitap ondan bir fasıldır. Her kitap; her beden Ali’ye ten! Kitabı bırakıp kabına secde olan, canı bırakıp teni yuyan hem kitaptan olurhem Ali’den! Kimdir o Ali’ye hüccet getire; odur ki Ali’yi inkârede!Kim soyunu mızrak üzre çekip yürürse Ali’nin üstüne yürür. Hizmet eyle talibe, sofra kur, turapol canana ki soyun kutlulansın denir de soyun kutludur ki sana sofra kurula denmez! Soyuna borcunu inkârile alacaklıyım deyu dola-nan, soyuna borcunu talibe hizmet ile ifa etmeyen, soya borcu soya hizmet sanan Ali soyundan değil Muaviye tahtındandır! Tahtı Muaviye’dirkim bahtı Muaviye! Ali’nin yolundan ırak.”Ali dindir, Ali iman”:Ne dinimizi ne imanımızı müflis tüccar misali pazara sürmeyiz. Lal-ü Gevher taşır kerva-nımız ki kervancı başımız Ali’dir; Ali’ye Ali’den gayrı tellal gerekmez…Bühtanını burhan sanan ehl-i cehl bilmez Ali’yi Hind’in kazlarından da Mülcem’in kılıcından okuya; Ali’ye kılıç vuran kol onun koludur! Ol dinimizdir ki cenazemiz yedimizde, peşimizden koşan ol Hüseyin ile Hasan doğdu-lar Ali ile Fatıma’dan da Ali doğdu döne döne;Haydar-ı Kerrar, ol nevcivandan, her nevcihanda; Bismişah, Bismişah, Bismişah…Ol Şah-ı Merdan, Fatımatü’z Zehra’dan ol sahip zaman!Baş odur ki, başının üstünde tutanlar ve başını dizine koyanların başı derd-i belaya girdiğinde, turapolup, başını meydana koya…
Merhaba Sevgili Dostlar,
Alevi Bektâşitoplumuyüzlerce yıldır,sadece Alevi BektâşiYolu’nainandıkları için katledildiler, zalimin zulmü-ne uğradılar. Kerbelâ’da, Başsaz’da kanlı katliamlar ile Alevi Bektâşiler katledilirken bir yandan da Alevilik üzerine oyunlar oynandı veasimilasyon politikalarısürdürüldü.Hak Muhammed Ali Yolu’nu süren canlarımız bilirler ki daha önceki söylemlerimizde şunu ifade ettik:“Eskiden Aleviler katlediliyordu, şimdi Alevi-lik.” Bu alicengiz oyunları yeni değil,geçmişte de vardı, bugün de var, gelecekte de var olacak ve oynan-maya devam edecektir.Sıffin’de “Hakem Olayı”buna bir örnektir. “İnsan, dilinin arkasında gizlidir” deruluPir’imiz.Saldırganca öfke, tehdit ve iftiralar ile dolu dildir ki Muham-med Mustafa’yakarşı Ebu Süfyantarafından kullanılmıştır. Aynı dil onun soyu Muaviye tarafından İmam Ali’ye ve torunu Yezit tarafından da İmam Hasan ve İmam Hüseyin’e karşı kullanılmıştır. Zalimler, hasetlik, çeke-memezlik, kin ile gözleri dönmüş olanlar iftiralar ile üste çıkmaya çalışmışlardır. Bu tür duyguları barındıranlar da zaten inancımıza iman getirmemiş olanlardır. Soyunun nemasını isteyerek benlik içinde kibirlenen;Yol’a hizmet edenlere üstünlük taslayanlar ise bir kast sistemi varmış gibi kibir ile tepeden bakmaktadırlar. Nuh’un oğlu, İsa’nın havarisi, Muhammed Mustafa’nınLeheb’i, İmam Ali’nin Ukayl/Akil’igibi;Serçeşme’mizede bir-çok iftiralar veihanetler olagelmiştir, halen de sürmektedir:Bu dil Muaviye dilidir.“İnsanın cemâli sözünün güzelliğidir.”der,ulu Pir’imiz ve bize yol gösterir. Yol ulularımız;ocak Pirleri ataları olan İmam Ali’nin “Ebu Turap” olma özelliğinden ayrılmamışlarveKırklar’a girebilmek için “Hadim-ül Fukara-yız” ile ilerlemesinin ne anlama geldiğini çok iyi bilmekte ve bu şekilde davranarak Yol sürmektedirler. Yolu-muzun uluları,hak ile batılın mücadelesinde terk etmedikleri temel ilkeler ile örüntülü yaşamlarını bizlere örnek olarak sunmuşlar, son nefeslerinde bile Yol dili ile hareket etmiş;Yol dili ile insanları hakikate ve Hakk’ın doğru yoluna çağrılarını sürdürmüşlerdir. Bu çağrının en tepe noktalarından biri hatta en üst noktası Kerbelâ’daolmuştur ve bu çağrıya cevap veren Hür ise ilk şehit olandır:Bu çağrı dili, Yol Dili’dir.
Yolumuzun, “Yetmiş iki fırkayı bir nazar ilegörmeyen halka müderris olsa hakikatte asidir” gibi temel bir düs-turu olmasına rağmen;içinde bulunduğumuz şu günlerde Aleviliği ve Alevileri çeşitli etnik gruplar üzerinden ayırmaya çalışan ve bununla da yetinmeyipyeni bir Alevilik tanımlamasına girmeye çalışanlar mevcuttur. Kimileri de kendilerineAleviliğin koruyucu meleği olmak gibi bir görevbiçerekiftira, tehdit,ahkâmkesme, kin ve kibir ile “güya soyun önemine vurgu yaparak”kendi kişisel nemalanmalarına zemin hazırlamaktadırlar. Kibir benliklerini öyle kaplamış ki kendilerindeSerçeşme’yi temsil etme yetkisini görmektedirler. Birileri de Serçeşme’yi taraf olmakla itham etmektedirler. Tarihte hep taraflar ve taraf değiştiren hariciler olmuştur. Önce mektup ile çağrılar yapıp Kerbelâ’daterk edenler olmuştur. Pirincin içindebeyaztaşlar;geçmişte de varlardı, şimdi de varlar, gelecekte de var olacaklardır. Serçeşme taraftır: Hakk’ın birliğine,Hünkâr’ın Pirliğine taraftır.Haksızlığın önünde eğilmeden dik duran Hamdullah Çelebi gibi,Kalender Çelebi gibi,Pir Sultan Abdal gibi.İmam Hüseyin ise bu duruşun en üst noktasındadır ve bu duruş,“Hüseyni Duruş” tur.HünkârımızMolla Said’e,MuhammedMustafada amcası Ebu Leheb’edefalarca çağrılar yapmışlardır. İsa peygamber çarmıhta “Baba onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar affet onları”demiştir: Bu Yol’un çağrısıdır. Bu Hakk’tanbatıla yönelmişolanlara kurtuluş çağrısıdır. Bizler bu Yol’un çağrısını insanlık tarihi boyunca, insanlığın nefsekarşı olan savaşında onun kötü emelle-rine kapılmış her insana tek tek yapacağız. Biz bu Yolu yaşayacağız ve yaşatacağız.Bizler, inancımızı yaşa-mak ve yaşatmak için Yol dilinden vazgeçemeyeceğiz ve haksızlığın karşısında eğilmeyeceğiz. Hüseyni duru-şumuzu Kerbelâ’da, Başsaz’da, Amasya’ya giderken nasıl göstermiş isek;yine o duruşumuzla buradayız.Hak ile batılı seçmek akıl-gönül birliği ya da nefis ile olur. Görmek isteyenler için gönül gözü açıktır. “Asıl görmeyenler ise nankördür” Hünkârımızın düsturunu göremeyenlere,Yol dili ile diyoruz ki:
“Destur-u Pir… Bismişah… Allah Allah…”
“Yedi kat yerde, yedi kat gökte, arşta, kürşte, levh-i kalemde, on sekiz bin âlemde varlığını her nesne-ye nakş’eyleyen, kendini âdeme bahş’eyleyen, Hak aşkına;
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Kırkların, On İki Sadr-ı Velayet, On Dört Masum-u Pak, On Yedi Kemer-best’in, enbiyanın, evliyanın, âşıkların, sadıkların, ariflerin, bilgelerin aşkına;
Gelin gönül gözümüzü açalım! Nefis körlüğünden, dilli-dilsiz şeytanların esaretinden kurutulalım, aslımıza dönüp ve özümüzü dara çekip, ikrar verelim, ikrarımızda durup,“ikrarbend” olalım. Gelin birlikte yol alalım, Yolumuzu sürelim. Gönül birliğiyle diyelim Allah Allah…
Secde haktır âdeme
Seyrangâhız âleme
El ele el Hakk’a dedik
Geldik bu Dem’e
Hal erenler halidir,
Yol erenler yoludur,
Gafil olmayın canlar,
İnen ustaz elidir.
El bizden, pençe; Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den ola!
Hak, Muhammed, Ya Ali Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli!
”Dil bizden nefes Hak erenlerden ola,Nur-ı Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli. Gerçeğe Hü!”
Aşk-ı muhabbetlerimizle,
Safa ULUSOY – Veliyettin Hürrem UlusoyHünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişinleri