Genç Âşıklarımız – Cansel Turan | Söyleşi

Bugün genç yeteneklerimizden sevgili Cansel Turan ile birlikteyiz. Anadolu’nun kadim kültürel değerlerini bize en içten duygularla ileten türkülerimizi, yolumuza olan inanç ve aşkımızı bizlere yaşatan deyişlerimizi konuşacağız.

  • Merhaba Cansel, biraz klasik olacak ama öncelikle seni tanıyalım. Bize kendinden bahseder misin?

Merhaba Ali’cim . 23 Mart 1998 Erzincan Tercan doğumluyum. 6 aylık bebekken ailem Bursa’ya yerleşmiş . Çocukluğumu Bursa’da sıcak bir mahallede sokaklarda oyun oynayarak geçirdim. Eğitimimi Liseye kadar Bursa’da aldım. Daha sonrasında yolum İstanbul’a düştü. Müzik eğitimim Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi’nde başladı şu anda da İstanbul Marmara Üniversitesi Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı Müzik Öğretmenliği Bölümü ile devam etmekte. Aynı dönem İzmir Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarı Temel Bilimler bölümünü de kazandım ancak seçimimi Eğitim Fakültesi’nden, yani Öğretmenlikten yana yaptım. Böylelikle 2016-2017 yılı başlayan Lisans eğitimim 2019-2020 yılında mezun olmamla sona erecek. Yani bu üniversite eğitimimin son senesi diyeyim. Ama öğrenmenin bir sonu yok elbette. Yola akademik adımlar atabilmek adına yüksek lisans eğitimi ile devam etmeyi de düşünüyorum… Annem, Babam ve Ablam’dan oluşan 4 kişilik çekirdek bir ailem var. Tüm yaşamım boyunca da en büyük destekçilerim onlar oldu.

  • Bağlama ile ilk tanışman ne zaman oldu? Bize bağlama ile geçirdiğin yılları anlatır mısın?

Sanırım bu soruya anne karnından itibaren desem abartmış olmayacağım çünkü gerçekten de öyle. Eski fotoğraflarımızda hep görürüm duvarda bir oyma dut bağlamamız asılı onu da rahmetli amcam Almanya’dan getirmiş, babama hediye etmiş bizimkilerde kendi kendilerine, onların deyimiyle tıngırdatmışlar yıllarca o sazı. Ancak annem hep dermiş çocuklarımdan biri mutlaka bağlama çalacak, biliyorum hissediyorum diye o talihli kuş ben oluyorum. Bağlamayı bir enstrüman olarak tanımam, dinlemem kendimi bildim bileli vardı çünkü evimizde sürekli kasetler çalardı Arif Sağ, Belkıs Akkale, Emekçi , Ali Ekber Çiçek gibi ustalarımızın avazları kulaklarıma mıhlanmıştı adeta. Annem de sürekli söylerdi. Benim de meylim varmış ki sevmişim,sahiplenmişim kültürümü. İlk bağlamamı 10 yaşımda aldım ancak 13 yaşımda öğrenmeye başladım. Mahallemizde Cemevimiz yeni yapılmıştı ve ilk olarak bağlama kursu açılmıştı.Ben de durur muyum?Gittim geldim 3 ay boyunca. 20 kişi ile başladık derslere, en son 10 kişi ile devam ettik. O süreçte biraz nota bilgisi öğrenmiştim. Kurs kapanınca da kendi duyduklarımı çalışmaya başladım. Ekstra olarak zamanında televizyonda bağlama dersi veren bir hoca vardı onu izlerdim. Ortaokul son sınıfta edebiyat öğretmenimin önerisiyle, güzel sanatlar lisesine hazırlandım ve kazandım. Asıl olarak eğitimim orada başladı ve uzun sap bağlama ile de orada tanıştım. Yaklaşık 10-11 yıldır gönülden severek öğrenmeye devam ediyorum sazımı.



  • Aile bireylerin arasında deyiş söyleyerek sana bu konuda örnek olan birisi var mı?

Bizzat evimin içinde maalesef böyle bir şansım olmadı benim. Olmasını çok isterdim çünkü o zaman gerçekten daha başka oluyor her şey. Etrafımızdaki büyüklerimizden ağıtlar, maniler çok duydum ama cem erkanlarına da katıldıkça zakir dedelerimizden dinlediklerim kadarı var hafızamda. Ailemde bağlama çalan dayım, kuzenim vardı o zamanlar bildiğim. Ben en çok dayıma imrenirdim onu daha sık gördüğüm için,hayranlıkla izlerdim. Zaten ondan gizli bağlaması ile uğraşırken çok tel koparttığım olmuştur. Şimdi karşılıklı çalıp söylemek , paylaşım yapabilmek beni çok duygulandırıyor.

  • İstanbul’da, Erzincan’a kıyasla daha fazla nüfus ve haliyle de daha fazla kültür alışverişi mevcut ve yolumuzu yürütmek daha zor. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde görgü ve ikrar cemleri, Hakk’a yürüme erkânı gibi hizmetlerin yürütülmesi hakkında senin fikirlerini merak ediyorum.

Ben Bursa’da, büyük şehirde yaşayan biri olarak şöyle dile getirebilirim bu durumu. Biz cemevimizde bütün cemlerimizi , erkanlarımızı gerçekleştiriyorduk. Hala da devam eder bu durum. Bursa’daki bütün cemevlerinin gençlik kolları ile bağlantımız vardı ve değil Bursa bir çok şehir dışındaki cemevlerini ziyaret edip onlarla cem erkanına katılıyorduk. Semah ekibimiz ile bir çok anma etkinliğine katıldık ve yine yalnızca Bursa değil bir çok şehirden katılım ile gerçekleşiyordu. Şimdi farklı bir şehirde okuduğum için yeni düzenimde eskisi kadar yoğun bir hizmette bulunamıyorum maalesef ama bence bu şehrin büyüklüğü küçüklüğü ile alakalı olan bir şey değil. Tamamen kişinin kendi inanç boyutu, yetiştiği aileden gördükleri ve en temeli olan yola bağlılıkla gelen aşktan ibaret. Farklı bir şehirde okuyorum diye Şahkulu Sultan Dergahını ziyaret edip etmemek, oradaki hizmetlere katılıp katılmamak tamamen benim elimde olan bir şey. Eskiden köylerimizde bile cemevleri yoktu. Bu durumda da cenazelerimizi kendi Hakk’a yürüme erkanımızla kaldıramıyorduk. Şimdiki zamanda köy, şehir demeden mutlaka bir cemevi bulunuyor. Önemli olan ibadethanelerimize sahip çıkmamız. Nüfus fazla da olsa eksikte olsa birlik beraberliğimiz ile bu değerlerimizi yaşatabiliriz. Hakikat aşkını beraber paylaşmalıyız.

  • Bu yolculukta ilham aldığın sanatçılar var mı?

O kadar çok var ki… Daha önce de söylediğim gibi her petekten bal toplayan arı misali, Halk Müziğine emek veren sanatçılarımızdan örnek almak gerekiyor. Öncelikle evimizde çalan kasetlerle tanıdığım, çocukluktan kulağımda yer edinen isimlerin başında Arif Sağ geliyor. Arif hoca zamane şartlarında sırtında bağlaması, dilinde her daim Ali nidası ile alevi müziğine sahip çıkmış ve şehre kazandırmış bir devrimcidir benim için. Yine Davut Sulari, Zaralı Halil, Ali Ekber Çiçek ve Nesimi dinlemeyi çok severim. Kadın sanatçılarımızdan yine eskileri baz alırsak Belkıs Akkale, Sabahat Akkiraz, yenilere doğru Mercan Erzincan, Seval Eroğlu… Duygusuna, yorumuna hayran olduğum Ender Balkır… Son olarak eklemek istediğim, büyük hayranlık duyduğum Erdal Erzincan. Onun zamanesine yetişmiş olmak, onu canlı dinlemek, tanışmak benim için büyük mutluluk.

  • Evet, gerçekten de Erdal Erzincan bağlamaya farklı bir boyut getirerek, aşkını sanata dönüştürmüş bir hocamız. Kendisinin çalışmalarını yakından takip ediyor musun?

Elbette ediyorum. Kendisinin bağlamaya ve bağlamanın emrindeki müziğe emekleri büyüyerek devam etmekte.Eskileri göremiyoruz, dokunamıyoruz, yetişemedik belki ama Ali Ekber Çiçek’i , Davut Sulari’ yi, Nesimi’ yi, Hacı Taşan’ı Erdal hocanın sazında sözünde görmek mümkün. Değinmeden geçemeyeceğim bir konu da Erdal hocanın türkülerimize yaptığı düzenlemeler ve bağlamayı orkestrasyon mantığı ile bütünleştirip etkileyici tınılar elde etmesidir. Kendisi hala çalışmakta ve üretmekte bizler de bu emeklere sahip çıkmalı , çok çalışmalı ve yolumuzu yaşatmalıyız.

  • Hazır sanatçılarımızdan konuşmuşken Arif Sağ hocamıza da geçmiş olsun dileyelim. Sağlığının şu anda gayet iyi olduğu haberlerini alıyoruz. Umarım daha da iyi olacak.

  • Bir diğer sormak istediğim soru ise Alevi- Bektaşi toplumunun Şah Hatayi, Virani, Seyyid Nesimi, Pir Sultan Abdal, Fuzuli, Yemini, Kul Himmet ‘ten oluşan Yedi Ulu Ozan olarak adlandırdığı bir grup âşık var. Bu aşıklarımızın deyişlerini okuyor musun?

Okuyorum , okumamak mümkün mü ? Yedi Ulu’ların kaleminden dökülenler yaşamın gerçekleridir. Yüzlerce yıl öncesinden yazılan şiirlere sözlere baktığımızda bu günü yaşıyoruz. Onlarda aşkı ,gurbeti kısacası temiz olan bütün duyguları görebiliyoruz. Yapmamız gereken bu şiirlerdeki derin manayı anlayabilmek , düşünmek ve üretmektir. Bu yol uğruna büyük bedeller ödemiş insanların kalemlerinden bahsediyoruz. Alevi inancında telli kuran olarak bilinen bağlama ve ayet kadar önemli kabul edilen deyişlerimiz,nefeslerimiz, semahlarımız bu ellerden bu kalemlerden doğmuştur. Her yerde onları duymak mümkün.

  • Deyişlerinde genelde Hak – Muhammed- Ali ve Ehlibeyt sevgisi olan bu âşıklarımız elbette güncel konulara da değinmişler. Pir Sultan Abdal’ da bunun örneklerini daha sık görüyoruz. Sıkça zamane halkından, bozularak giden düzenden bahsedilmiş. Bu deyişler yaklaşık 500 yıl önce yazılmış. Bu kadar zaman geçmesine rağmen güncel âşıklarımız da aynı şeylerden yakınıyorlar deyişlerinde. Sence bunun temelini ne oluşturuyor olabilir?

Temeli şöyle ki bu zamanda da aynı duyguları taşıyoruz. 500 yıl öncede insanların kalbinde aynı duygular vardı, şimdi de aynı duygular var. Her dönemin bir Ali’si olduğu gibi bir de yezidi mevcut. Her dönemde eleştirilecek insan davranışlarını bulmak mümkün. Etkileşim de söz konusu çünkü zamane aşıklar da sazın sözün ilk sahiplerini dinleyerek, kendi zamanlarındaki yaşamlarını kağıda döktüler. Zaman içinde gelenler gidenler, kullar değişir. Yaşam şartları , olaylar değişir ancak duygular değişmez.

  • Sosyal medya üzerinden seslendirdiğin eserleri severek dinliyoruz. Herhangi bir albüm fikri var mı aklında ?

Lisans eğitimimim bittikten sonra mesleki atılımlar yapmam gerekiyor. Planlarımda önceliklerim bunlar ama Albüm yapma isteğim elbette var. Zamanla her şeyin daha iyi olacağına inandığım için daha çok pişmek istiyorum bu yolda. Profesyonel işlere atılmak için çok emek vermek gerek. Hayat ya bu olur da her şey planladığım gibi olmazsa ben yine türkülerimi dinlemeye, yorumlamaya devam edeceğim.

  • Yolumuzda her ne kadar kadın-erkek eşit olsa da âşıklarımız arasında kadınların sayısı maalesef daha az görünüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsun?

Kadın aslında yaşamın her yerindedir. Ama şöyle de acı bir gerçek var ki ataerkil toplumlarda kadınlarımız tamamen ikinci plana atılıyorlardı. Bu gerçeği ele alırsak şunu da düşünebiliriz. Belki nice söz yazan, türkü yakan kadınlarımız vardı.Fakat bir erkek kadar özgür olamadıkları için duyguları yalnızca kendilerine kalmış olabilir. Hatta belki bir kadının yaktığı, bir türküyü, ondan duyup sahiplenip halka duyuran erkekler de olabilir.Öyle ki bazı kadın ozanlarımızın evlendikten sonra bağlama çalmasının yasaklandığını biliyoruz. Dini açıdan da erkeklerin bu davranışını destekleyen hadisler vardır. Bu da bir sebep olabilir. Ancak Alevi-Bektaşi inancında saz kutsal bir çalgı kabul edildiği ve kadınlara değer verildiği için onların saz çalmalarına karşı çıkılmaz. Kadınların kaleminden, dilinden dökülmemiş eserler yoksa da bir erkeğin şiirindeki sevdaya,hasrete konudurlar…

  • Bir diğer konu da deyişlerimizin internet mecrasında eksik ve yanlış bir şekilde aktarılması. Hatta çoğu sitede nefeslerimize “türkü” deniliyor. Bilindiği üzere türkü ile deyiş içeriği çok farklıdır. Bu durum seni de rahatsız ediyor mu?

Elbette rahatsız ediyor ama bu konuya gelmeden önce inancımızla ilgili bilinen bütün önyargıların, yanlışların düzeltilmesi gerekli bence. İbadethanelerimize saygı duyulmalı, inançlarımız her koşulda özgür kılınmalı. Daha bunlar toplumumuzda tam anlamıyla oturmamışken, deyişlerimize türkü denmesi bu sıraya göre daha geride kalabilir.

  • Eskilerin bir sözü var, “Âşığın sözü Kur’an’ın özü” demişler. Deyişlerimiz aslında âşıkların dört kitaptan aldıkları mânâyı, halkın anlayacağı şekilde ortaya koymasıdır. Bu nedenle deyişlerimiz çok büyük önem taşıyor.
  • Son olarak web sitemiz ile ilgili düşüncelerini alabilir miyim?

Yaptığınız çalışmalar bu yola hizmettir, değerlidir.İnancımızın belki de en çok yaygınlaşmasını sağlayan deyişlerimizi, nefeslerimizi ve bu felsefede adı geçen nicelerimizi , dergahlarımızı internet üzerinden yayınlayıp insanlara ulaştırarak, makaleler yazıp kalıcılaştırarak geniş zamana yayıyorsunuz. Çok güzel ve büyük bir hizmet veriyorsunuz. Söz uçar yazı kalır demişler. Yapılan tüm hizmetleriniz kabul olsun. Daim ola…

  • Aşık Sarıcakız, Aşık Şahturna, Arzu Bacı, Sürmelican, gibi örnek verebileceğimiz kadın âşıklarımız var. Bağlama ile ilgili bu münasebeti kadın-erkek olarak ayırmak elbette çok yanlış ancak buradaki asıl amacım; deyişlerin bizim inancımızın temelini oluşturduğunu ve inancımızda kadın-erkek ayrımının bulunmadığını vurgulamak. Diğer inançlara kıyasla bizim ibadetlerimiz kadın-erkek birlikte gerçekleştirilir. Cemevinde hizmet yürüten kadın zâkirlerimizi görmek bizi onurlandırıyor. İleride senin de adını yukarıda saydığımız değerli sanatçılarımızla birlikte anmayı çok isterim. Kariyerinde ve hayatında başarılar diliyorum.
    Hak yardımcın olsun.

10.02.2019 |Ali Murat Çevik

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir